Ömer YERLİKAYA
Kelle ve Pide?
09.10.2019

                Kelle ve Pide…

                Sevgili okurlar; Bugün sizlere yeni çalışmam çam sakızı romanımın da geçtiÄŸi dik sokaktan söz edelim istedim. Dik sokak kellecinin fırınının olduÄŸu sokaktır. Bir gün kellecinin fırınına birisi gelir. Gazeteye sarılı dinamit lokumlarını bir köÅŸeye bırakır ve istediÄŸiniz dinamitleri getirdim, der. Birkaç gün sonra yine uÄŸrarım diyerek çıkıp gider. Kelleci göz ucuyla bakar ve sesini çıkarmaz. Her hafta çapulacı Behçet usta ile Çoruh’a inip saatlerce bir oltanın başında beklemek canına tak ettirmiÅŸtir. “Åžu dinamitleri kullanır ne kadar balık varsa hepsini bir seferinde çıkarırım” diye düÅŸünmektedir. Ancak arkadaÅŸları bir muziplik yaparak dinamitleri ÅŸikâyet ederler. Polis, hâkim, mahkeme hep danışıklı dövüÅŸtür. Polis gelir tutanak tutar ve kelleci sonunda hâkimin karşısına çıkar.  

Hâkim kelleciye bakar kaşını gözünü oynatır. “Åžu dinamitler anladığım kadarıyla senin deÄŸil birisi bırakmış öyle deÄŸil mi usta?”  “Yol efendim olur mu dinamitler bana aittir!”  “Olur mu canım birisi bırakmış senin haberin bile yokmuÅŸ bu dinamitlerden” Varmış yokmuÅŸ diye tartışırlar. Hâkim bir türlü istediÄŸini söylettiremez. Dik dik bakıp kaÅŸlarını çatar. Bu iÅŸin ÅŸakaya gelir yanı kalmadı, diye düÅŸünür. “Bu durumda seni içeriye atmaktan baÅŸka çarem kalmadı” der ve kelleci tutuklanarak cezaevine girer. Åžaka ile baÅŸlayan olayların akışı hapishanede sonlanır. Bir süre sonrada çıkıp iÅŸinin başına döner.

                Efendim geçmiÅŸlerimizi rahmet ile yâd ediyoruz.  

ÇocukluÄŸumun en zengin anılarından birisi kellecinin fırınıdır. Fırında önce ekmekler çıkardı arkasından pideler en sonunda da mis gibi kızarmış kelleler sıcak sıcak servis edilirdi. Kellecinin ekmeÄŸine de pidesine de, kellesine de doyum olmazdı. Özellikle iftar akÅŸamları onlarca insan fırının kapısında kuyruk oluÅŸturur pide almak için sırasını beklerdi. Küçük ÅŸehrin hemen her insanı o kuyrukta olur o nefis pidelerden tatmak için can atardı. YaÅŸlı insanlara herkes sırasını verir onlar en ön sıraya alınırdı. En arkadakiler göz ucu ile içeriye bakar; “aman pideler bitmesin” endiÅŸesini yaÅŸarlardı. Fırından çıkan ekmeÄŸin mis gibi kokusu dışarılara yayılırdı. Hele o çıtırdayan sıcacık pideleri yanında katığı olmasa da ısırarak yemek ayrı bir zevkti.

Bizim çocukluÄŸumuzda bir ekmek dörde bölünerek çeyrek hale getirilir isteyene çeyrek ekmek bile verilirdi. Çeyrek yarım, tam ekmek nasıl istersen öyle alabilirdin. Yanında üzüm olurdu, helva olurdu. Bazen okul çıkışların da bir iki arkadaÅŸ fırına koÅŸar ekmek alır halın üzerinde bir yerde afiyetle yerdik. Çocuk ekmek alırken ceplerini karıştırmaya baÅŸlayınca usta parası olmadığını hemen anlardı. “Haydi git dağıtmadan ekmeÄŸini bir köÅŸede yer” derdi. O yıllarda bir esnaf ilçelerden, köyden gelmiÅŸ öÄŸrencilerin üçüne beÅŸine birden veli olurdu. O velilik öyle iÅŸ olsun diye olunmazdı. EÄŸer velisi ise öÄŸrencinin her sorunu ile yakından takip eder, öÄŸretmenleri ile görüÅŸür, çocuÄŸu gözünden kaçırmazdı. Cep harçlığını verir her haliyle yakından ilgilenirdi.

Kelleciden ekmeÄŸini alan öÄŸrencilerin pek çoÄŸu hal binasının altında ki Rıfat Özçelik’in kahvesine gelirdi. Orada çay, peynir, zeytin, helvayı bedavadan yerdi. Parası olmayanın cebine Rıfat amcamız harçlığını bile koyardı. Hepsi aynı ÅŸeyi düÅŸünür; bu çocuklar okusun derdi. Ve o dönem o öÄŸrencilerin hemen hepsi okudu. Küçük ÅŸehirde hayat böyleydi. O günler hep aklımızda kaldı. O güzel günleri içimizde saklıyoruz. Hepimiz aynı ÅŸeyleri düÅŸünüyor o saklı güzelliklerin bir ömre bedel olduÄŸunu biliyoruz. Åžimdilerde o ekmeklerin bile tadı kalmadı. Galiba o içsel güzelliklerimizi bir bir yitiriyoruz. Ä°yi güzel de bizim çocuklarımıza anlatacağımız çok ÅŸeyimiz varda yarın bir gün çocuklarımız kendi çocuklarına ne anlatacak? Bunu düÅŸünmek bile içimizi acıtıyor. Bizler zaman tünelinin o aralığında ÅŸanslı kiÅŸilerinden olduk. ÇocukluÄŸumuzu ve gençliÄŸimizi güzel yaÅŸadık.

                                                                                                                                                             Sevgi ile kalın.  


Bu makale 256 kez okundu.

Yazarın Diğer Yazıları
Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com