Ömer YERLİKAYA
Gürcü dediler ona...
29.10.2025

Gürcü dediler ona…

Hüseyin Sözer’iydi Gürcü dediler ona.

Çatık kaÅŸlıydı. Sertti bakışları. Haksızlıklara karşı çıktı. Dikti duruÅŸu, bir kale gibi dikti.

EÅŸinin dostunun arkasında dik durdu. Kimsenin önünde eÄŸilmedi.

Yedi içti, doÄŸru bildikleriyle yaÅŸadı. Gözü arkada hiç kalmadı.

Boyunu bosunu görenler maÅŸallah dedi.

Günlerden bir gün, yolu İstanbul’a düÅŸtü.

İnce çizgili tatlı renkli bir kadife pantolon, üzerinde viÅŸne kurusu gömleÄŸi…

Omuzları dik ve geniÅŸti. Uzun kaslı kolları yaÄŸ tabakasıyla örtülüydü.

Dik yürürdü.

Bir omuzunda doÄŸduÄŸu toprakların heyecanı…

Çoruh’un hırçın yüzü, deli akışı, ateÅŸli sevdası, balyoz yumruÄŸu…

DiÄŸerinde, BeyoÄŸlu’nun sokakları; kalabalıklar, süslü gece lambaları...

Åžuh kadınlar, kabadayılar, sokaÄŸa inen müzik sesleri…

BeyoÄŸlu!

Bey sokağı İstanbul’u içine almış.

Bir ucundan bir ucuna İstanbul’u bir elbise gibi giymiÅŸ üzerine.

Renk renk, cıvıl cıvıl…

Kelebeklerin uçuÅŸtuÄŸu sarı ışıkların aydınlattığı parke taÅŸlarında…

Bir deniz gibi gülüyor İstanbul.

Gündüzü baÅŸka, gecesi bir baÅŸka… Keyif üstüne keyifli...

Deniz kokan İstanbul’un en renkli sokağı…

Tinercisi, afyoncusu, sarhoÅŸu, üçkâğıtçısı, düzenbazı…

Arsızı, namussuzu, dolandırıcısı, yosması, aÅŸüftesi, kabadayısı…

El birliÄŸi etmiÅŸler. Birlikte. Hepsi orada…

BeyoÄŸlu’na inen ara sokaklar dolu, BeyoÄŸlu aÄŸzına kadar dolu.

Yürek burkan, yanık, ince, yaygısı hoÅŸ bir melodi iniyor balkonlardan.

Cebinde parası göÄŸsünde saÄŸlam yüreÄŸi...

Gürcü dik yürüyor. YüreÄŸi saÄŸlam. Ağır adımlarla dik yürüyor.

Etrafına bakıyor arada bir, birkaçına gülümsüyor.

KaÅŸları çatık. Çatık kaÅŸlarıyla gülümsüyor Gürcü.

Ömer Yerlikaya’nın romanı, Bu Åžehrin Delikanlısından arkadaşı Dilaver yanında...

Dilaver içine kapanık, suskun, içkin, çekingen bir yanı var.

İlk kez geldi BeyoÄŸlu’na.

İnsan selini gördü. Aklı gitti.

Bir yandan insan yığını diÄŸer yanda kaldırımı aydınlatan renkli ışıklar aldı gözünü.

GöÄŸsü inip, inip çıktı.

Huzursuz.

Belli etmeden. Belli etmeden baktı arkadaşına.

Gürcü sessiz, sakin ve umarsız...

Onun bu hali ömrünü bitirecek. Kıskandı. Arkadaşını kıskandı Dilaver.

KeÅŸke senin gibi…

Senin gibi umarsız...

Hiçbir ÅŸeyi dert etmeyen…

KeÅŸke senin gibi…

Dert etmeyen birisi olabilsem…

Güldü.

GülüÅŸü kendineydi. Kimseler görmedi gülüÅŸünü. Hüzünlü bir gülüÅŸtü.

Dikene oturan güneÅŸ gibi kara bir hüzün sindi alt dudağına.

Etli, sarkık. Alt dudağı titredi. Karısı geldi aklına.

Esmer yüzünde ışıldayan kara gözlerini gördü.

Sokak lambasının ara sokaÄŸa bakan yüzünde. 

Özledi karısını.

DüÅŸünde, düÅŸüncesini kucaklar gibi. DüÅŸünde kucakladı karısını.

Kara gözlü kadın. Titredi. Gün yeniÄŸi dudağı… Uçuk dudağında.

Bir leke gibi...

Bir leke gibi duruyor. Gün doÄŸumuna...

Döner, döner gün doÄŸumuna, bekler kocasını.

Bir gün, iki gün, üç gün…

Her çıkışı, her gidiÅŸi yeni bir hasret.

Yürek yakan yeni bir hasret…

GöÄŸsü inip, inip çıktı. Bacakları. Bacakları titredi kara gözlü. Kadın kara gözlü.

Avuç içini kokladı. Kocasını koklar gibi. Kokladı. Başını kaldırdı.

Kaldırdı. Mavi havayı çekti içine.

Küçük bir yel çıktı. GüneÅŸ inmiÅŸ eteÄŸini. Kırmızı eteÄŸini dalgalandırdı.

İki eliyle karnını yokladı. İç geçirdi. Derin derin iç geçirdi kara gözlü kadın.

Birkaç adım attı. Gölgelerin yığıldığı yamaçlara…

Yamaçlara baktı.

Birinde gördü kocasını.

DüÅŸünde gördüÄŸü gibi gördü.

Döndü.  Yürüdü. Mutluydu.

Saçları uçuÅŸtu rüzgârda.

Kırmızı eteÄŸinde güneÅŸ oynadı.

Deli horon oynar gibi…

Saçları, eteÄŸi oynadı. Küçük adımlarla...

Küçük adımlarla yürüdü maviliklere.

BeyoÄŸlu ışıl, ışıl… 

Arada bir eliyle dokunuyor omzuna Gürcü. Gözleriyle gülüyor arkadaşına.

BeyoÄŸlu karmaÅŸası. KarmaÅŸası bir tılsım... Çözülemeyen bir bilmece sanki…

Sarı sokak lambası altında iki genç, ateÅŸ böceÄŸi gibi sokulmuÅŸ birbirine.

AteÅŸ böceÄŸi gibi seviÅŸiyor.

BeyoÄŸlu’nda sadece… Sadece ikisi var. Mavi kot giyiyor ikisi de.

OÄŸlan eÄŸilip, eÄŸilip öpüyor kızı.  Dilaver başını. Başını çeviriyor.

“Rahat ol, BeyoÄŸlu burası.

Bu sokağı, bu sokağın içindekileri de baÅŸka yerde göremezsin”, diyor Gürcü.

Çakırkeyif. İkisi de çakırkeyif.

Gürcü yürüyüÅŸüyle, yakışıklılığıyla pek çok dilberin iÅŸtahını kabartıyor.

Gürcü yürüdükçe BeyoÄŸlu Sokağı adımlarının tınısıyla çın çın...

Çın, çın… Siyah beyaz sesle çın, çın…

Siyah beyaz sesle çınlıyor.

Arabeskler, müzik, kalabalığın sesi… Sesler birbirine karışıyor.

Sokak gecenin açılmasını bekliyor. Hiç bitmeyecek bir geceye uzatıyor ellerini.

Bir kadın iniyor ara sokaktan, bir kadın sarkıyor balkondan.

Işıltılı bir yıldız göz kırpıyor.

Yıldızların altında. Işıltılı sarı saçları döküldü balkondan.

Omuzlarını kaldırıp, kaldırıp gülümsedi kadın.

OlduÄŸundan geçkin yüzü yorgun, gözlerinde bir çocuÄŸun gözleri saklı hala...

Hüzünlü bir ifade saklı, tutsak bir nehir gibi…

Tutsak bir nehir gibi kırgın…  

Gün yeniÄŸi inmiÅŸ kırmızı dudağına. Kadın gördü Gürcü’yü.

Işıltılı saçlarını dalgalandırdı yeniden. 

“Analar ne erkek doÄŸurmuÅŸ!

BeyoÄŸlu böyle civan görmedi. Heybetin yeter, yatağın olurum gel” dedi. 

Gürcü kaÅŸlarını indirdi. Güldü. Sıcak sesiyle güldü Gürcü.

Dilaver önüne baktı.

“Gidelim buradan” dedi.

Yürüdüler. Birlikte yürüdüler.

Çığlık çığlığa bir kadın çıktı önlerine.  Çığlık çığlığa…

Güz dağının korkusu hapsolmuÅŸ gözlerine.

Bir sarhoÅŸun elinde... KoÅŸup, koÅŸup dönüyor.

Ağız dolusu argoyu. Kusuyor hırıltılı sesiyle.

Adam atik. İnatçı. Keçi gibi inatçı… Bırakmıyor kadını. Vuruyor. Acımadan.

Acımadan vuruyor.

Dudağı patladı kadının. Çizgi, çizgi kan indi, dudağından çenesine. Kadın korktu.

Kan, çizgi çizgi çenesine indi. Kurtuldu adamın elinden, Kaçtı yeniden.

Kanlı ağzıyla.

Kanlı ağzıyla uğuldadı.

Sokak lambaları kırmızıya döndü sarıdan.

“Gidelim” dedi Dilaver.

Gürcü durdu.

Birisi sokuldu yanına. Elinin tersiyle itti göÄŸsünden. Elinin tersiyle itti Gürcü’yü.

“Çık, dedi. Üzerinde ne varsa hepsini çık.”

Gürcü önce Dilavere sonra göÄŸsünden iten adama baktı.

“Gidelim” dedi Dilaver.

Kötü ÅŸeyler olacağını hissetti. Elini cebine attı. İki banknotu uzattı adama.

BileÄŸinden kavradı, sok onları cebine diye bağırdı Gürcü. Sok onları cebine!

Dilaver ÅŸaÅŸkın, başını önüne eÄŸdi, parayı cebine soktu.

Gözlerine baktı Gürcü’nün.

“Gidelim, gidelim, gidelim...”

Diyarbakırlıydı Dilaver. İyi adamdı. Kötülükler yosun tutmasın istedi hep.

Hayrandı arkadaşına.

En çokta korku bilmez yüreÄŸine hayrandı.

Müzik sesleri, gürültüler çoÄŸaldı. BeyoÄŸlu giderek geceye ısınıyordu.

İki kadın çıktı ara sokaktan.

Işıltılı elbiseler içindeydi ikisi de. Boyları aynıydı.

Biri omzuna asmıştı çantasını, diÄŸerinin elindeydi.

Alımlı bacaklarıyla kalabalığa yürüdüler.

İki kadının topuk sesi çizgi çizgi dövdü kaldırımı.

Adam Gürcü’yü yeniden itti. Gürcü yeniden baktı, acıdı, git dedi, adama.  

Adam gitmedi, elini uzattı. Çık dedi hepsini.

Gürcü sağıyla bir tokat indirdi. Adam yerdeydi.

İki eli tokat yediÄŸi yanağında, üst üsteydi. Yüzü seÄŸirdi.

Gözlerine inen acıyla uzaklaÅŸtı.

“Çakma bunlar” dedi Gürcü arkadaşına.

“Gidelim” dedi Dilaver.

“Olmaz”, dedi Gürcü, yeniden yürüdüler.

Yüzü sakalında kaybolmuÅŸ ihtiyar bir adam gördü köÅŸede.

Sessiz, kendi halindeydi. Kıvırcık kıvırcık top sakalı… Ona yaklaÅŸtı Gürcü.

Sırtını okşadı.

İhtiyar, kırmızı sakalıyla baktı. Gürcü iki banknot sıkıştırdı eline.

Gözleri fal taşı gibi açıldı ihtiyarın.

KonuÅŸamadı, sesi titredi. Yeniden okÅŸadı sırtını, güldü.

“Gidelim” dedi Dilaver.

Taksime, otele doÄŸru döndüler.

BeyoÄŸlu ÅŸen, ÅŸakrak...

Geceye omuz vermiÅŸ kalabalık giderek arttı. Çalgı, çengi ayyuka çıktı.

Kalabalığın içinde birisi durdurdu Gürcü’yü. Gür bıyıkları kara yağız yüzü.

Kara yağız yüzü vardı. Okkalı adamdı. İri bedeni kas yığınıydı.

Gürcü istekle durdu bu kez.

ViÅŸne kurusu gömleÄŸinin kollarını geriye çevirdi.

Yalın bilekleri çıktı ortaya.

“Gidelim”, dedi Dilaver.

Birden beÅŸ altı iri kıyım adam kale surları gibi dikildi önünde.

Çevirdiler etrafını. 

Huzursuzluğu arttı Dilaverin.

Gidelim, dedi. O akÅŸam BeyoÄŸlu sokakları bu sözü çok duydu.

“Sen sakın karışma diye bağırdı Gürcü. Ne olursa olsun. Sen sakın karışma.”

Gürcü adamların ortasında… Sokak durdu. BeyoÄŸlu durdu. Yıldızlar ışıl, ışıl…

Yüzlerce göz üzerinde… İri kıyım iki yumruk attı. İkisi de isabetle buldu yerini.

Keyiflendi, iki yumruk daha salladı. Lavanta kokusu geldi burnuna Gürcü’nün.

“Hınzır bilerek yumruk alıyor!” Diye söylendi Dilaver.

Yedi adama baktı yedisine de acıdı. İri kıyımın beşinci yumruğu havada asılı kaldı.

Balyoz gibi atmıştı yumruklarını namussuz!

Gürcü sokuldu, kaÅŸlarının üzerine kafayı indirdi. Adam böÄŸürdü, yerde debelendi.

Sokak ÅŸaÅŸkın. Sokağın kalabalığı aktı oraya. Yıldızlar ışıl, ısıl…

İki adam birlikte atıldı. İkisini de indirdi Gürcü. İnenler yeniden kalktı.

Birini yakasından kavradı.

Kafayı yeniden indirdi.

Gürcü iÅŸtahlandı, diÅŸini dolduran adamlardı bunlar.

Yumruk almıyor, geleni indiriyordu. Solunu kullanmak aklından bile geçirmedi.

“Yok, bunlar çakma”, dedi.

Adamları bir bir yere indirirken ÅŸangırrrttt diye bir ses duydu. 

KurÅŸun hızıyla geriye döndü.

Tokadıyla yere serdiği ilk adam sustalısı elinde yerde yatıyordu.

ÅžiÅŸenin kulpu elindeydi Dilaverin.

“BaÅŸka çarem yoktu” dedi.

İki arkadaÅŸ bakışıp gülüÅŸtü. Gözleriyle güldü Gürcü.

Gürcü eÄŸildi, iri kıyım olanı. İri kıyım olanı göÄŸsünden çekip kaldırdı.

Adam daraÄŸacında sallanan mahkûm gibi ümitsiz…

“Bütün marifetiniz bu mu kabadayı bozması?” Diye bağırdı adama.

O akÅŸam ilk kez gidelim dedi Gürcü.

Alkış sesleri sokaktan balkonlara çıktı. Balkonlardan sokaÄŸa indi.

Arka sokaklara yayıldı.

Kadınlar balkona üÅŸüÅŸtü. Hayran dolu gözlerle bakıp alkışladılar.

GöÄŸün yarı ucunda parlak yıldızlar kırpışıp, kırpışıp yer deÄŸiÅŸtirdiler.

Saçları ışıltılı kadın...  Işıltılı kadın Gürcü’ye baktı.

“BeyoÄŸlu senin gibisini görmedi. Helalin var koçum” dedi.

Büyüyen bir kederin hüznüyle iç geçirdi. YüreÄŸi yanıktı.

“Ah yıllar önce…” dedi. “Yıllar önce çıksaydın karşıma. Nerelerdeydin?”

“Hayırsız.”

Kırmızı dudaklarını uzattı balkondan. 

“Yalnız senin kadının olurum. Gel.” Dedi.

Gürcü durdu. Heybetli havası, dik omuzlarıyla durdu. Başını kaldırdı.

“Gidelim” dedi Dilaver.

Balkonda yeniden alkış koptu.

“Gel yalnız senin. Yatağın olurum.”  Dedi saçları ışıltılı kadın.

“Gidelim.” Dedi Dilaver.

DüÅŸleri, gecenin alevli karnında iki kara göz gibi yandı.

Karısını düÅŸündü. Karısının kara gözleri yandı. Işıl ışıl iki kara göz. İki yıldız gibi…

Işıl, ışıl iki kara göz… İki yıldız gibi…

Karısı, düÅŸlerinin ötesinde göÄŸe yükselmiÅŸ bir peri kızı, gelip yüreÄŸine baÄŸdaÅŸ kurdu.

Saçlarını okÅŸadı. Ay vurmuÅŸ beyaz yüzüne baktı.

Lambadaki alev gibi üÅŸümüÅŸtü iki dudağı.

Ay balkonda aÄŸladı. İki kara göz Dilaverin yüreÄŸinde.

YüreÄŸinde aÄŸladı, Dilaverin.

Gecenin maviye…

Maviye yükselen karanlığında içi gitti.

BeyoÄŸlu’nda alkış sesleri…

Dağ gibi alkış sesleri mavi sulara... Mavi sulara indi.

Can havliyle kaçan sırtlanın aceleciliÄŸiyle…

Issız tepelere… Bir sırtlanın diÅŸleriyle, ıssız tepelere… Issız maviliklere ulaÅŸtı.

Gürcü, gözleri balkonda...

Geceye diÅŸlerini geçiren yırtıcı bir güç kükredi içinde.

“Gidelim.” Dedi Dilaver.

Kızlar balkonda. Yıldızlar kırpıştı.

Ay balkona indi. Ay balkonda ağladı.

Saçları ışıltılı kadının memeleri titredi.

Bir kız parmağının ucuyla. Parmağının ucuyla aldı sakızını. Çekip, çekip uzattı.

Siyah, lacivert, mavi gözlerle baktılar. Balkonda ki kızlar.

Küçük beyaz elleriyle, birlikte...

Birlikte alkışladılar Gürcü’yü. Uzanıp, uzanıp yeniden alkışladılar.

Muzaffer bir gülümsemeyle… Elini kaldırdı Gürcü. Balkondakileri selamladı.

O akÅŸam BeyoÄŸlu’nda küçük bir ordu gibiydi Gürcü.

Hüzünlü ay hıçkırdı balkonda.

Gürcü elini kaldırdı. Ay balkonda aÄŸladı.

Saçları ışıltılı kadın elini göÄŸsüne götürdü.

“Sineme gel. Yatağın olurum” dedi.

YüreÄŸi titredi kadının.

“Gidelim” dedi, Dilaver.

YüreÄŸindeki iki kara göz uçuruma. Uçuruma yuvarlandı. Döndü.

Kalabalığa baktı.

İştahlıydı kalabalık. Sanki bütün gece orada kalıp bütün gece…

Bütün gece alkış sesleri kesilmeyecek…

Sıkıldı. Terledi. Ter taneleri boncuk, boncuk…

Yanaklarından boncuk, boncuk indi.

Mavi giysili bir kadın yaklaÅŸtı. 

Bakımlı küçük elleriyle...

Küçük elleriyle alkışını gösterdi Gürcü’ye.

Kadının küçük bakımlı ellerinde alkış sesleri büyüdü.

Önce gözleriyle. Gözleriyle güldü. Sonra kırmızı dudaklarıyla güldü.

“Kal bu akÅŸam bey oÄŸlunda, gitme kal. Dudakları titredi kadının.

Dilaver bir kadına... Bir Gürcü’ye baktı.

Kalabalıktan yeni bir alkış yükseldi.

Kanat çırpan güvercinler gibi. Dalga, dalga… Maviliklere dalga, dalga aktı.

Saçları ışıltılı kadın, aÄŸladı balkonda.

“Gitme koçum, kal bu gece.” Dedi.

Sokaktaki kadın Gürcü’ye sokuldu.

“Kal bu gece!”

DiÅŸi ateÅŸ böceÄŸi gibi sokuldu.

Uzandı. Küçük titreyen dudaklarıyla… 

Dudaklarıyla öptü Gürcü’yü.

“Umutlu, umutsuz acı yaÅŸamda, biz acımızı içimize mayaladık.

Acı biberimiz ol kal bu gece,” dedi.

“Gidelim” dedi Dilaver.

Gürcü kalabalığa döndü iki elini kaldırdı. Mızraklarını havaya kaldırmış...

Küçük bir ordu gibiydi. BeyoÄŸlu birbirine karıştı.

Güldü. Gürcü güldü. Beyaz diÅŸleri…

Beyaz dişleri balkonda ki aya ışıl ışıl ışıldadı.

Fötr ÅŸapkası kendine çok yakışmış bir bey yaklaÅŸtı.

“Bu akÅŸam gönlümüzü fethettin delikanlı.”

“Adını bağışla bize seni buralarda ilk kez görüyorum. Kimsin sen?”

“Adım Hüseyin Sözeri ama bana gittiÄŸim her yerde Gürcü dediler.”

“Belli ki yiÄŸit bir adamsın ama bilmeni isterim geceleri BeyoÄŸlu’nda mertlik aranmaz.

Dayak yiyen o kaçkınlar buraların belalısıdır.

Çok çekmez birazdan etraflarında ne kadar adam varsa daÄŸ gibi yığılır.

Arkadaşını dinle gidin buradan. Yazık olmasın sana!”

“Gidin buradan.”

“Gidelim” dedi Dilaver.

Gürcü üstelemedi. SaÄŸ elini göÄŸsüne götürdü. Kalabalığı selamladı.

Döndü balkona baktı.

Saçları ışıltılı kadın gitme, dedi. Balkona inen Ayı örttü üzerine.

İçinde ki hüznü içti.

Su gibi içti, saçları ışıltılı kadın. Gürcü selamladı. Döndü yürüdü.

Dilaver ilk kez keyiflendi.

“Gidelim.” Dedi. Yüzü ışıkların altında yanıp söndü.

Karısını düÅŸündü yeniden.

“Gidelim,” dedi Dilaver...

                                                                                                                                                             Sevgiyle kalın.


Bu makale 1009 kez okundu.

Yazarın Diğer Yazıları
Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com