AK Parti Artvin İl Teşkilatı’ndan İl Danışma Meclisi Toplantısı
AK Parti Artvin İl Teşkilatı tarafından Ali Nihat Gökyiğit Kongre ve Kültür Merkezi’nde “İl Danışma Meclisi Toplantısı” yapıldı.
AK Parti Artvin İl Teşkilatınca Ali Nihat Gökyiğit Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen İl Danışma Meclisi toplantısına İl Başkanı Erkan Balta, AK Parti Artvin Milletvekili İsrafil Kışla, AK Parti Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli, AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, AK Parti Merkez İlçe Başkanı Maksut Koçak, Kadın Kolları Başkanı Reyhan Güneri, ilçe teşkilat başkanları ve çok sayıda partili katıldı.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan toplantının e divan başkanlığını AK Parti il Başkan Yardımcısı Yüksel Kantar yaptı.
İl Danışma Meclisi toplantısında konuşan AK Parti Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli sadece Türkiye’nin değil dünyanın sıkıntılı bir süreçten geçtiğini ifade ederek 2008 global kriziyle başlayan dünya ekonomisinde ki daralmanın halen devam ettiğini söyledi.
Dişli; “2008’de Amerika’da başlayan kriz tüm dünyaya yayıldı. 2008 krizinden sonra 2013’ten sonra Amerika toparlanmaya başladı. O dönemin federal rezerv başkanı artık piyasaya para vermeyeceğim dedikten sonra piyasadaki para daralmaları da başladı. Avrupa krizden halen çıkmadı. Bir Yunanistan’ın iflasını finanse etmek Alman ve Fransız bankalarını iflasın eşeğine getirdi. Dünyanın en büyük bankalarından biri olan Deutsche Bank halen iflasın eşiğinde, Alman hükümeti de kurtarmayacağım diyor ama el altından diğer bankalarla desteklemeye devam ediyor. Fransa’da aynı şekilde. Alman bankaları Yunanistan’a olan 45 Milyar Euro krediyi silmek zorunda kaldılar. 40 Milyar Euro’da Fransız bankaları sildi. Bu gelişmeler sonrası İngiltere Avrupa Birliğinden ayrılma kararı aldı. Avrupa Birliği daha önce genişleyelim mi, derinleşelim mi, kurumsallaşalım mı, tartışmasını mecburen bırakmak zorunda kaldı. Çünkü yaşam savaşı veriyor. Çünkü Amerika’nın başına Trump geldi. Trump diyor ki ben Çinlilere yüzde 35’lere varan verdi koyacağım. Meksikalılar duvar koyacağım. Yabancı işçi çalıştırmak istemiyorum. Avrupa’da ana akım partiler güç kaybetmeye başladı. Almanya ve Fransa’da da seçim var. Bu seçimlerde büyük riskler var. Özellikle Fransa’da da ırkçı parti dediğimiz Jean-Marie Le Pen bayağı bir pöpülertesini artırmış durumda. İkinci tura kalırsa bu turda onu destekleyecek parti ve oy oranı daha fazla olabilir. Yani yapancı düşmanlığı Avrupa’da biraz daha artabilir. Almanya’da da Angele Merkel sıkıntıda. Sosyal Demokratlar Merkel’in iktidarı yıkabilir mi diye bir endişe var. Çünkü Avrupa’nın patronu Almanya, Almanya’yı da yöneten Merkel” dedi.
“Halkın Vergisiyle Alınan Silahları, Tankları, Uçakları Halka Yönetme Cesaretini Gösterenler Şimdi Bunun Hesabını Veriyorlar”
Dişli tün bunlar göz önünde bulundurulduğunda küreselleşen dünyadan korumacı dünyaya bir geçiş olduğu dile getirdi. Dünyada bunları yaşandığı bir düzlemde Türkiye’de de çok acayip şeyler olduğunu savunan Dişli “ Ülkemizde olanlar başka ülkede olsa tepe taklak olur. 2013 yılında ki gezi olaylarına kadar Türkiye’de faizler 4,65’e düşmüştü. Hazinenin borçlanma faizi 4,65’e düşmüştü. Merkez Bankası Gezi Olaylarını bahane etti ki bunda da haklıydı çünkü Türkiye’nin her köşesinde bir hareket başlattılar. Faizler yüzde 12’ye çıktı. Halkın iradesine halk sahip çıktı geri adım attılar. Yetmedi 17-25 Aralık yargı darbesi ile karşı karşıya kaldık. Bu süreçte devlette iş yapan tüm müteahhitlere tutuklama, mal varlıklarına el konma kararı verildi. Birçoğu yurt dışına kaçtı. Buda yetmedi çukur siyasetini başlattılar. Kobani olayları, Şanlıurfa’da iki polisimizin uykularında şehit edilmeleri ve milli birlik beraberlik projesinin sona ermesi. Bu çukur siyasetin polis özel hareket ve jandarma özel harekat birlikte yürüttüğü operasyonlarla bu sıkıntıyı da bertaraf etti ama öldürülen terörist panzerin arkasına bağlandı sokak sokak dolaştırıldı ve resimleri tüm dünyaya servis edildi. 15 Temmuz’un ayak sesleri ayak izleri çukur siyasetinin başlangıcında ortaya çıkmıştır. Bu yapılanlarla teröre karşı orantısız güç kullanıyorsunuz algısı oluşturmaya çalıştılar. Bizim Avrupa Birliği ile yaptığımız meşhur bir anlaşma vardı. Vize serbestliği analaşması ve ikinci aşamasında da bizim vergi muafiyeti, gümrük birliği sözleşmesini biraz daha geliştirmek. Avrupa Birliği ülkeleri arasında ki gümrük birliğinde, sadece malın serbest dolaşımı yok, işçinin ve servisinde serbest dolaşımı var. Bu konuda bize 72 tane ödev yüklediler. Biz bu ödevlerin hepsini yerine getirdik. Bize dediler ki siz teröre karşı orantısız güç kullanıyorsunuz, onun için biz oynamıyoruz. Ve bu sözlerini ertelemeye devam ediyorlar” ifadelerine yer verdi.
Türkiye düşmanlarının 15 Temmuz’da son noktayı koymak istediğini ileri süren Dişli “Çünkü baktılar ki vesayet sistemleri ile Recep Tayip Erdoğan’ı Milli İradenin temsilcisini diz çöktüremiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devletini diz çöktüremiyorlar. İşte 15 Temmuz geldi. Halkın vergisiyle alınan silahları, tankları, uçakları halka yönetme cesaretini gösterenler şimdi bunun hesabını veriyorlar. O gece insanımızın kalbinden ve beyninden korku silinmiştir” diye konuştu.
Dişli üst akıl denilen kurumlar ve onların maşalarının Türkiye’nin güçlü ülke olmaması için her yolu denediğini ifade ederek “ Recep Tayip Erdoğan başbakanlığında ki hükümet 2023 hedefi koymuştu. Neydi bu hedefe? Bu ülke dünyanın en büyük ekonomisinden biri olacak. 500 milyar dolar ihracat yapacağız. Kişi başı milli geliri 25 bin dolara çıkartacağız.”dedi.
“Çukur Siyasetinde O Panzerin Arkasına Bağlayıp Sokak Sokak Gezdiren 15 Temmuz Belasını Türkiye’nin Başına Salmak İsteyen Kişilerdi”
Türkiye’nin 3 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapıp 25 milyar dolar harcadığını kaydeden Dişili, Avrupa Birliğinde sadece 300 Milyon Euro harcadığı belirtti.
Dişli konuşmasına şu sözlerle devam etti. “Bu referandumda en az yüzde 60 evet oyu almamız lazım ki Tayip Erdoğan’ı Türkiye Cumhuriyetini siz çöktürmeye çalışanlar, şimdi gelip Türkiye’nin önünde diz çöksünler ve anlaşmak zorunda kalsınlar, aksi halde bu gayretler devam edecek. Çukur siyasetinden sonra teröre karşı aktif mücadeleye girişen hükümetimiz ve güvenlik güçlerimiz terörün belini kırdılar. Suriye bataklığını, Irak’taki DAİŞ pisliği temizledikten sonra Türkiye’de geri dönmemek suretle her türlü terörü bertaraf edeceğiz. Bir sürü terör örgütü var ama aynı üst aklın kontrolünde, aynı çatı altında birlikte çalışıyorlar. Çukur siyasetinde o panzerin arkasına bağlayıp sokak sokak gezdiren 15 Temmuz belasını Türkiye’nin başına salmak isteyen kişilerdi”
“Avrupa Birliği Ortalamasına Yetişebilmek İçin Yüzde 5 Büyümemiz Lazım”
Dişli bölgenin ve Türkiye’nin selameti için büyük ülke olmamız gerektiği, bunun içinde güçlü bir nüfus, güçlü ekonomi, güçlü ordu, güçlü lider olmak üzere 4 şart olduğunu dile getirerek şöyle devam etti. “Güçlü bir nüfus, güçlü ekonomi, güçlü ordu, güçlü lider. Çok dinamik bir nüfusumuz var. Bugün Çin’den sonra dünya inşaat sektöründe ikinci büyük ülkeyiz. En teknik yapıları anahtar teslimi yapıp bitiren bir inşaat sektörümüz var. Rusya’da Soçi Olimpiyatlarında 25 Milyar Dolarlık ihale yaptılar. Türk müteahhitleri Katar’da 2020’de düzenlenecek Dünya Futbol Şampiyonası için yapıla inşaatlardan yine 25 Milyar dolarlık müteahhitlik hizmeti alıyorlar.
Ekonomi demek psikoloji demektir. Eğer siz psikolojiyi yönetirseniz, ekonomiyi rahat yönetirsiniz. Bu çerçevede ülkemizin yüzde beşler civarında büyümesini ki, Avrupa birliği ortalamasına yetişebilmek için yüzde 5 büyümemiz lazım. Son birkaç yıldır adeta patinaj yapıyoruz. Muhtemelen 2016’da sadece yüzde 2 büyüdük. Daha tam hesap ortay çıkmadı. Bizim en az yüzde 2 büyümemiz lazım. Yüzde 5 büyümek içinde insanımıza hedef koymamız lazım. Bu faizlerle yüzde 5 büyüyemeyiz diyoruz. Bütün dünyada faizler negatife yakınken bu ülkede yüzde 16-17-20 ile kredi alıp nasıl geriye ödeyeceksiniz. Global rekabet halen devam ediyor. Kaldı ki bu saydığım süreçlerden dolayı bazı sektörlerde çok büyük sıkıntı var. Sadece geç yıl turizmde gelen insan sayısında yüzde 40, turizm gelirlerimizde yüzde 27 azalma var. İnşallah turizm gerek hükümetimizin desteği ile gerek uluslar arası yaptığımız anlaşma ile yeniden canlanmaya başlayacak. İnsanlar böyle bir ortamda hem tüketimlerini hem de yatırımlarını ertelemek zorunda kaldılar. Siyasi takvim netleşmeye başladı. 16 Nisan’da sandığa gidip güçlü bir şekilde evet diyeceğiz ve inşallah yüzde 60’ın üzerinde bu işi başarırsak bizim önümüzde kimse duramaz.”
Güçlü bir orduya ve savunma sanayisine sahip olduğumuzu kaydeden Dişli “Savunma sanayimiz 5 milyar dolarlık ihracat yapıyor. Bugün insansız hava aracı yapan 6 ülkeden biri olduk. Milli gemimizi, uçağımızı, helikopterimizi yapıyoruz. Savuma sanayimizi istediğimiz noktaya getirirse gerek; Ortadoğu, gerek Balkanlar, gerek Uzakdoğu herkes ihtiyaçlarını bizden alır” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
“Cumhurbaşkanımızla Liderimizle Başbakanımız Davutoğlu Arasında Bir Sıkıntı Yaşandı Mı? Yaşandı. Bunun Gizlenecek Bir Tarafı Yok Bunun”
AK Parti Artvin Milletvekili Dr. İsrafil Kışla, İl Danışma Meclisi toplantısında basına açık bölümde yaptığı konuşmada AK Parti döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile önceki Başbakan Ahmet Davutoğlu arasında bir anlaşmamız oluğunu idea ederek bunun gizlenecek bir tarafı olmadığını söyledi.
Milletvekili Kışla, Partisinin il danışma meclisi toplantısında Referandum ve mevcut durum hakkında yaptığı konuşmada eskide nedeler yaşandığını anlatırken AK parti döneminde de Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında anlaşmazlık yaşandığını söyledi. Kışla ; “Geçmiş dönemlere doğrusu bir bakmak istiyorum. 15 yıldır ülkeyi yönetiyoruz ve bunu bir ikbal için menfaat için bunu bir çıkar için yapmadığınızı 79 milyon çok iyi biliyor. Bütün derdimiz ülkeye hizmettir. Bu anayasa değişikliğini özü de bir parti beklentisi bir şahıs meselesi üzerinden değerlendirilmemeli böyle bir derdimiz yok. Bütün derdimiz ülkenin geleceği ülkenin daha iyi yönetimi ülkenin istikrarı ülkenin ekonomik kalkınması ve bu süper güçler gibi Türkiye’yi de birinci ligin oyuncusu haline getirebilmek.
Geçmişe bir bakarsanız Demirel ile Tansu Çiller arasında sıkıntılar yaşandı mı yaşandı değimli biliyorsunuz. Peki Turgut Özal’la Mesut Yılmaz arasında sıkıntılar yaşandı mı? Peki, Necdet Sezer’le Ecevit arasında sıkıntılar yaşandı mı? Daha yakın zamanda AK Parti döneminde Cumhurbaşkanımızla Liderimizle Başbakanımız Davutoğlu arasında bir sıkıntı yaşandı mı? Yaşandı. Bunun gizlenecek bir tarafı yok bunun. Şimdi erkler ayrılığı diyoruz. Yasam Yürütme Yargı. Ya arkadaşlar Yürütme şuan nerden? Yasama onların içerisinden çıkıyor. Peki, bu erklerin içerisinde Cumhurbaşkanı var mı? Yok. Ama şuanda Cumhurbaşkanı en güçlü erk olarak mevcut” dedi.
Toplantının birinci bölümü konuşmaların ardından sona ererken basına kapalı yapılan ikinci bölümde AK Parti İstanbul Milletvekili ve eski Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Referandum ve yeni anayasa maddeleri hakkında sunum yaptı.
Konuşma öncesi basın mensuplarının sorularını cevaplayan eski Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu önemli açıklamalarda bulunarak şunları söyledi:
“ Mevcut sistemin neyinden rahatsınız hangi sıkıntıları var. Bundan sonra milletin başına neler açabilir. Çift başlılık neleri getiriyor? Koalisyonlarda Türkiye neler çekti? Yeni nesle bunları anlatacağız çünkü yeni nesil 2001 de biz parti kurduk bende bu partinin üyesiyim. Bizi biliyor ama bizden önceki dönemi bilmiyor. Biz geldik 15 yaşında 15’de bizden 30 yaşında. Eski yıllarda ki sıkıntıları bilmediği için bizi bizle mukayese ediyor haklı olarak. Ama 7 Haziran sendromunu yaşadık eski yıllarda olanların olmaması için artık bir sistem değişikliği gerektiğini kendini gösteriyor. Tabi 7 Haziran 2016 sendromu tablo ülkede herkesin düşünmesine sebep oldu. 3 – 4 ay içinde geçici hükümetin kurulamaması kurulan seçim hükümetinde yaşanan sıkıntılar vs. birde bunun üzerine 15 Temmuz darbe olayı gelince artık sistemin değişmesi vaz geçilmez bir hale geldi ve bunu ilk görenlerden biriside sayın Bahçeli oldu. Buradan kendisine saygılarımı sunuyorum gerçekten büyük bir devlet adamı olduğunu da gösterdi. Evet biz parti olarak belki bu modele zaman zaman karşı çıktık ama 15 Temmuz’dan sonraki gelinen nokta elzem hale geldi bu mesele. Diyelim ki Türkiye 15 Temmuz vahşetini 7 Haziran da yaşamış olsaydı ülke ne olurdu. Elbette o masaya yatırıldı ve aklın yolu birdir. Bizim de sayımız yetmiyordu o sayı eksikliğini fazla fazla tamamlayarak referandum imtihanı vermiştir. Büyük devlet adamlığını tarih bunu ayrıca yazacaktır.
Sahada bu konuda belki benim bir farkım var. Partiler ötesi bir durumum var. Ben aynı zamanda bir bilim adamıyım. Anayasa hukukçusuyum ve tam 40 yıldır bunu savunuyorum. 1977 -2017 tam 40 sene oldu dolu dolu. Dolayısıyla artısını eksisini en iyi bilenlerden biriyim ben Türkiye’de. Tabi bunu savunduğumuz için gittiğimiz yerlerde hücumlara uğradık. Yuhalamak mı dersin taş, yumurta atmalar mı dersin ayakkabı fırlatmalar yumruk atmalar mı dersin ama şimdi geldiğimiz noktada o gün ki birçok muhalefet edenlerin de bizimle beraber olduğunu görüyoruz.
Ben 16 Nisan’da evet oylarının çok yüksek olacağına inanıyorum. Yüzde olarak vermem nihayet bu bir saha meselesi ama şunu söyleyebilirim. Geçmişe göre son birkaç yıla göre evet’ler de çok ciddi bir artış var. Anlatınca daha da çok artıyor. Sahada ve sandıkta daha çok artar ama inşallah makul bir seviyede durur oda bize yeter diye düşünüyorum. Türkiye bu referandumu mutlaka geçmeli aksi bir tablo ülke bakımında sıkıntılı olur bunun altını çizmek istiyorum. Dolayısıyla inşallah öyle bir durum olmadan bu mesele sağduyu sahip olacak. Bu partiler üstü bir mesele. Ne Tayyip Erdoğan’ın şahsi bir meselesi nede bizim bilimsel bir fantezimiz. Dolayısıyla reel politik bakımından ülkenin içinde bulunulduğu şartlar nedeniyle artık bundan sonra bu sistemle yola devam etmek gerektiğini düşünüyorum.
Yıllara dayanan koalisyon dediğimiz 7 Haziran da kısmen gördüğümüz tablo ömür billâh paydos artık elveda diye el sallayabilirsiniz. Bu önemli bir şey benim için çok çok önemli. İkincisi İki başlı dediğimiz belki Türkiye de son yıllarda çok yaşanmamış ama eski yıllarda Çiller, Demirel kavgasında, Ecevit, Sezer kavgasında gördüğümüz gibi memlekete çok pahalıya mal olmuş kayıp yıllar olarak kabul ediyoruz iki başlılıktan doğan sıkıntı gitmiş olacak. Yeni dönemde artık istikrar mükemmel olacağı için bunun getirisi olabilir. Terörle mücadelede daha rahat olabilecek bürokraside ki engeller kalkmış olacak ve ne büyük faydası Türkiye normalleşecek çünkü bu modelle kazanmak için %50 + 1 alabilmek lazım. Yüzde 20 alıp başbakan oluyor ama bu modelde öyle bir şey yok. Yüzde 50 alabilmek için elini çok açacaksın bu sistemle en çok kazanacak olan ne olursan gel Hz. Mevlana buna kim uyarsa o kazanacak. Yani solunda sağında uç kesimlerde Uç liderle yer yok. Asarım keserim, Müslümanlar böyledir namaz kılan şöyledir kılmayan böyledir bu tür söylemler elveda bitmiştir” dedi.
|