Saadet Partisi Irkçı Ve Terörist Saldırılarını Kınadı

2014-08-09 14:42:41

Saadet Partisi Borçka ilçe teşkilatı İsrail’in Filistin’e karşı saldırılarını kınayarak basın açıklamasında bulundular.   

Sadet Partisi Borçka ilçe teşkilatı Borçka merkez Cami önünde Cuma çıkışı basın açıklaması düzenleyerek İsrail’in saldırılarını kınadı. Basın açıklamasına Sadet Partisi İl Yönetiminden teşkilattan sorumlu başkan Arif Soydan, İl Sekreteri Emin Güneri, Borçka İlçe Başkanı Servet Şamlı,  Gençlik Kolları başkanı Erdem Özbaş, Anadolu Gençlik Derneği Borçka ilçe teşkilat üyeleri, il ve ilçe yönetim kurulu üyeleri, partililer ve vatandaşlar katıldı.

Ortak basın açıklaması Gençlik Kolları başkanı Erdem Özbaş tarafından gerçekleştirildi. Özbaş yaptığı açıklamada; “Irkçı ve terörist İsrail işgal ettiği Filistin topraklarında Müslümanlara yönelik katliamlarına devam ediyor.

Faşist İsrail’in, üç Yahudi gencin kaybolmasını bahane ederek başlattığı saldırılar, bu gençlerin cesetlerine ulaşıldıktan sonra daha da arttı. 

Birleşmiş Milletler, ABD ve başta İngiltere olmak üzere, Avrupa Birliği ülkeleri terörist İsrail’in saldırılarını bir savunma hakkı olarak nitelendiriyorlar.

Oysa bu üç gencin kaybolmasından da, öldürülmesinden de İsrail istihbaratı sorumludur. Çünkü İsrail daha fazla Müslüman kanı dökebilmek için her türlü aşağılık davranışı yapabilecek bir karakterdedir. İsrail, bu gençlerin öldürülmesini tüm dünyaya “HAMAS’ın işi” şeklinde pazarlayarak saldırıya uğramışlık bahanesiyle Filistin halkına karşı girişeceği katliamı meşrulaştırmak istemiştir.

Birleşmiş Milletler, ABD ve AB ülkeleri Siyonist İsrail’in yetmiş yıldır oynadığı bu oyunun zaten doğal aktörleridir. Yetmiş yıldır İsrail’in her türlü katliamına ortak olan, destek veren ve arka çıkan Birleşmiş Milletlerden, ABD’den ve Avrupa ülkelerinden bu yeni saldırılar için bir tepki beklemek ancak taşeron siyasi anlayışların bir umududur.

Irkçı emperyalizmin vicdanı yoktur. Irkçı emperyalizmin adalet anlayışı yoktur.

Onlar, Siyonist İsrail’e karşı, meşru müdafaa hakkını kullanan Müslüman Filistin halkını kınarlar. Siyonist İsrail’in saldırılarında savunmasız çocuk ve kadın yüzlerce Müslüman’ın öldürülmesinden esef duyduklarını söyleyip geçerler.  Bu tavırlarının Siyonist İsrail’e “sen bildiğini okumaya devam et” demek olduğunu tüm dünya bilmektedir. Yahudi gençlere ait cesetlere ulaşılmasının hemen ardından, İsrailli Siyonist fanatikler tarafından on altı yaşındaki Filistinli bir genç kaçırılmış ve canlı canlı yakılarak şehit edilmiştir.

Batı, bu olay karşısında, Filistin halkının bir savunma hakkından zaten söz edecekte değildir. Siyonist İsrail, her Ramazan ayını Müslümanlar için kan gölüne dönüştürmeyi rutine bağlamıştır.

Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’ye, karadan, denizden ve havadan yapılan son Siyonist saldırılarda, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 1876 Müslüman şehit edilmiştir. 9470 Filistinli yaralanmıştır. Binlerce mesken tamamen yıkılmıştır. İki bin kadar konut ağır hasar almıştır. Faşist İsrail özellikle iftar ve sahur saatlerinde saldırılar düzenlemektedir. Karşımızda, Ramazan ayını cehenneme çevirmekten haz alan, kadın ve çocuk öldürmekten haz alan, aşağılık bir zihniyet vardır.

Siyonistler insan şeytanları olduklarını adeta tescil edercesine kadir gecesinde ve ramazan bayramında saldırılarının şiddetini en yüksek düzeye çıkarmıştır. Saldırılarda meskenlerin yanı sıra mabetler ve sağlık merkezleri de vurulmuştur. Mabetlere yapılan saldırılar, Siyonist İsrail’in kendinden başka kutsalının olmadığının göstergesidir. Sağlık merkezlerine düzenlenen saldırılar, Siyonist İsrail’in düşük yoğunlukta bir soykırım yaptığının göstergesidir.

Bizim burada toplanarak böyle bir tepki ortaya koymamızı küçümsemeyiniz. Sizler buraya gelerek zulme karşı tepkinizi ve duruşunuzu göstererek, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların karşısında, zalime karşı mazlumun yanında, batıla karşı hakkın safında yer aldığınızı tescil etmiş durumdasınız.

Bir yanlışı gördüğünde gücün nispetinde elinle, yetmiyorsa dilinle, ona da gücün yoksa kalben buğz etmek imanın gereğidir. Bu gün dilimizle gösterdiğimiz tepki, bizleri idare eden ve eli ile düzeltme imkan ve kabiliyetine sahip yöneticilerimize de cesaret verecek, halkının bu haklı davada yanlarında olduğu bilici ile gerekli adımları atmalarına belki de vesile olacaktır.

Geçen hafta içinde haberlerde de izledik gördük, İsrailde kalabalık bir gurup toplanarak katliamların arttırılmasını, hamile kadınların ve çocukların özellikle öldürülmelerini isteyen sloganlar atıyorlardı. Yine izledik ve gördük ki, filim seyreder gibi bombardımanı izlemekteler ve her patlayan bombayı alkışlarla danslarla kutlamaktalar.

Oysa bizler bu gün burada mübarek Cuma gününde cem olduk. Tüm insanlığın, dini, dili, ırkı ne olursa olsun saadet ve selametini düşünen insanlar olarak bir araya geldik. Bizler katliamlar dursun, insanlık huzur bulsun diye bir araya geldik. İşte bizi o zalimler süründen ayıran fark budur.

Filistinli Müslümanların acil gıda ve ilaç yardımına ihtiyaçları vardır. Ağır yaralılar için sağlık tertibatı yetersizdir.  İsrail saldırılarda fosfor bombası kullanmaktadır. Siyonist İsrail’in tüm yaptıkları insanlık suçudur. Öte yandan basında Türkiye üzerinden, Mersin ve Dörtyol Limanlarından İsrail jetlerine yakıt gittiğine dair haberler yer almaktadır. Bu kabul edilebilir değildir.

Malatya Kürecik’teki füze kalkanı, Gaziantep, Adana ve Kahramanmaraş’taki patriot rampaları İsrail’i koruma amaçlıdır.

Bu da kabul edilebilir değildir. Filistin meselesinde tarafsız olmak elbette kabul edilemez. Ancak, ekranlarda Filistin’e sahip çıkıyor gözüküp, diğer taraftan İsrail ile her türlü stratejik ortaklığı sürdürmek asla kabul edilemez. Tekrar tekrar söylüyoruz.

Afganistan’dan Libya’ya, Pakistan’dan Sudan’a İslam coğrafyasındaki kaosun sebebi Siyonizm’dir. 28 Şubat Postmodern Darbesinin, 11 Eylül İkiz Kuleler Saldırılarının ve Mısır’daki darbenin ardında Siyonizm vardır. Bugün, Suriye’de ve Irak’ta yaşanan savaşın tetikleyicisi Siyonist İsrail’dir. Yaşadığımız coğrafyada yeni yeni devletçilerin kurulmasını planlayan Siyonist İsrail’dir. Birleşmiş Milletler, ABD ve Avrupa Birliği İsrail’in hizmetindedir. Türkiye’nin ABD, AB ve İsrail ile stratejik ortaklığı kendi ayağına sıkmasıdır. Milletimiz bu gidişatın farkına varmalıdır. Kahrolsun İsrail demekle İsrail kahrolmaz. İsrail ancak güçten anlar. Tüm dünyanın başında, bir musibet olan İsrail, işgal ettiği topraklardan sökülüp atılacaktır. Bunun yolu İslam Birliği’dir. Türkiye’nin yeri Avrupa Birliği değil İslam Birliği’dir. İsrail küstahlığının, İsrail şımarıklığının, İsrail aşağılık davranışlarının karşılığını er geç bulacaktır.

Birinci Dünya Savaşının Osmanlının tasfiyesi ile sonuçlanmasının ardından İngiliz işgali altındaki Filistin topraklarında bugünkü Siyonist İsrail’in temelleri atılmıştır.

Siyonizm düşüncesi ve İkinci Dünya Savaşının hemen akabinde varlığı Birleşmiş Milletlerce tescillenen Siyonist İsrail ilk günden itibaren hem İslam coğrafyasına hem de tüm insanlığa yönelik bir tehdittir.

Bir terör devleti olan İsrail’in bayrağındaki iki mavi çizgi Fırat ve Nil nehirleri arasındaki toprakları simgelemektedir.  Vaat edilmiş topraklar anlamına gelen” Arz-ı Mev’ud” tabiri üzerinde Müslümanların yaşadığı başta Filistin olmak üzere Lübnan, Suriye, Irak, Kuveyt, Ürdün, Suudi Arabistan, İran, Mısır, Sudan ve Türkiye’ye ait topraklardır.  Siyonist İsrail dünya üzerinde sınırları belli olmayan tek ülkedir. Siyonizm’in kontrolündeki küresel güçlerle işbirliği içerisinde olan hükümetlerin tamamı sınırları belli dahi olmayan Siyonist İsrail’in varlığını tanımışlar ve bu tehdidi yok saymışlardır. 

Siyonist İsrail kendisini tanıyan ya da tanımayan tüm İslam ülkelerinde terör faaliyetlerinin planlayıcısı, uygulayıcısı ya da destekçisidir. Bugün Suriye’de ve Irak’ta yaşanılan kaosun sebebi Siyonizm’dir. Arakan’dan, Orta Afrika Cumhuriyetine Müslümanlara yönelik tüm şiddet olaylarının arkasında İsrail vardır. Siyonizm dünya hakimiyetini perçinleyip Kudüs’ü başken yapmak, Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine Süleyman mabedini inşa edip sözde Davud un tahtına deccal mesihlerini oturtmak istemektedirler. Bu onların kutsal inançlarıdır. Bundan dolayı en çok korktukları şey tüm bu hedeflerine engel olacak İslam birliğidir. İsrail, temelleri Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından atılan D-8 projesini inkıtaa uğratmak ve engellemek için Türkiye’de 28 Şubat Postmodern Darbe Sürecini, ABD’de 11 Eylül İkiz Kuleler Saldırısını organize etmiştir. Siyonist İsrail, ırkçı ve emperyalist hedeflerine ulaşmasının ancak ve ancak parçalanmış bir İslam coğrafyası ile mümkün olduğunu bilmektedir. 

İçinde masum insanlar olan seyir halindeki otomobillerin havaya uçurulması, meskenlerin buldozerlerle yıkılması, küçücük çocukların vurulması,  camiden çıkan insanlara kurşun sıkılması, su ve kanalizasyon şebekelerinin bombalanması, rızık peşindeki balıkçıların katledilmesi, esirlerin işkencelerden geçirilmesi, cesetlerin tahrip edilmesi ve benzeri birçok aşağılık davranış Siyonist İsrail’in rutine bağladığı küstahlıklardır.  Siyonist İsrail bütün bu küstahlıklar için gerekli cesareti başta Irak, Suriye ve Mısır olmak üzere İslam coğrafyasında Müslümanlar arasında yaşanılan çatışma ve gerilimden almaktadır. 

Irkçı emperyalizme, faize dayalı küresel sömür sitemine, insanların temel hak ve hukuklarının ihlallerine,  yeryüzünün tahribatına ve ekinin bozulmasına karşı büyük bir mücahede içerisinde olması gereken Müslümanlar,  Siyonist düşüncenin inceden inceye planlı bir şekilde İslam coğrafyasına ektiği ırkçılık ve mezhepçilik hastalığına yakalanmışlardır. Dün Anadolu’da, Kuzey Afrika’da, Afganistan’da,  Bosna-Hersek’te, Irak’ta işgallere karşı direnen Müslümanlar bugün aynı topraklarda ırkçılık ve mezhepçilik hastalığı yüzünden birbirlerine düşmüşlerdir.  Dün Osmanlı, Safevi ve Babür gibi üç muazzam devlete sahip olan İslam coğrafyası bugün isimleri haritalarına sığmayan bölük pörçük ve etkisiz altmışa yakın devletçik haline gelmiştir. Bütün bu parçalanmışlığa ve bölünmüşlüğe rağmen Müslümanları, ırkçı emellerine ulaşmada önünde engel gören Siyonizm daha fazlasını istemektedir.

ABD işgali ile birlikte Irak fiilen üçe bölünmüştür. Bugün Batı tarafından körüklendiği iyice gün yüzüne çıkan Arap Baharı rüzgârıyla birlikte Suriye’de meşru muhalefet silahlı mücadeleye dönüştürülmüş ve bir iç savaş ortamı oluşturulmuştur. Netice de Suriye de fiilen en az üç parça haline getirilmiştir. Siyonizm,  Türkiye’yi de rahat bırakmak istememektedir. Öteden beri ABD’nin ve AB’nin stratejik ortağı olan, NATO ile sınır ötesi operasyonlara iştirak etmekten imtina etmeyen ve Batı Limanına demir atmış bir ülke görünümü veren Türkiye yine de Siyonizm için endişe verici gelişmelerin yaşanabileceği bir ülke olarak addedilmektedir.  Siyonizm’in kontrolündeki uluslararası kuruluşlar ve küresel medya tarafından potansiyel Kürt- Türk, Alevi-Sünni ayrımı sürekli gündem yapılmaktadır.  

İsrail’in rutine bağladığı terör olaylarına karşı tepkisizlik, Irak ve Suriye’de yaşanılan parçalanma sürecine karşı duyarsızlık başta Türkiye olmak üzere tüm İslam coğrafyasını adım adım daha büyük bir felakete doğru götürmektedir. Irkçılık ve mezhepçilik bu coğrafyayı bir arada tutamaz. Etnik yapıyı merkeze alan düşünceler insanlığa saadet getiremez. Irk, renk ve dil ayrımı yapmadan her insanın yaşama hakkını, mülkiyet hakkını, akıl ve nesil emniyetini, inanç ve düşünce özgürlüğünü teminat altına almayan siyasi anlayışlar insanlığa saadet getiremez.

Müslüman olsun ya da olmasın tüm insanlığın hakkın üstün tutulduğu ve adil bir düzene dayanan yeni bir dünyanın kurulmasına ihtiyacı vardır. Bunun yolu Şii-Sünni, Türk-Kürt, Arap-Fars çatışmasından değil, ırkçı emperyalizme, faize dayalı küresel sömür sitemine, insanların temel hak ve hukuklarının ihlallerine,  yeryüzünün tahribatına ve ekinin bozulmasına karşı topyekûn yapılacak bir mücahededen geçmektedir. 

Şunu herkes bilmeli ki Siyonizm tüm insanlığa yönetilmiş bir tehdittir.  Müslümanlar Siyonizm’in ve Siyonist İsrail’in tuzaklarına düşmemelidir. Hangi renkten ve ırktan olursa olsun bütün Müslümanlar kardeştir. Hangi renk ve ırktan olursa olsun barış ortamında yaşayabilmek her insanın hakkıdır. 

Bütün bunların temini için yine ülkemize ve halkımıza tarihi bir görev düşmektendir.

Müslümanların ve insanlığın bu Siyonist belasından kurtulması için ;

1-   İsrailin güvenliği için yapıldığı herkesçe malum olan Kürecik radar üssüne hemen kilit vurulmalıdır.

2-   Malatya’daki patriot rampaları sökülmeli ve hemen geri gönderilmelidir.

3-   İsrail ile tüm iktisadi ilişkiler tamamen sonlandırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki İsrail devlet politikası olarak Türkiye mallarına ambargo koymuş fakat ülkemizde bireysel boykotlara bakanlık genelgeleri ile katılınmaması için talimatlar verilmiştir.

4-    Türkiye’nin öncülüğünde Filistin Barış Gücü oluşturulsun.

5-   Türkiye ve İran başta olmak üzere bütün İslam ülkeleri bu güce asker göndersin. her saldırısına

6-   Bu güç, İsrail’in her saldırısına anında cevap verecek şekilde donatılsın

7-   -Bu Barış Gücü, Gazze’de konuşlandırılsın” ifadelerine yer verdi.

 

 

 

 

 

 


Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com