SP İl Divan Kurulu ve Tarihçi Yazar Ekrem Şama’nın Konferansı Borçka’da Yapıldı

2014-09-22 05:21:59

 SP İl Divan Kurulu ve Tarihçi Yazar Ekrem Şama’nın Konferansı Borçka’da Yapıldı

Saadet Partisi Artvin İl Divan Kurulu ve Tarihçi Yazar Ekrem Şama konferans toplantısı Borçka’da gerçekleştirildi.

SP Artvin İl Teşkilatı her ay farklı bir ilçede düzenlediği il divan toplantılarını bu ay Borçka’da gerçekleştirdi. İl Divan toplantısı bir kaç dakika süren ilçe başkanlarının raporlarının alınmasının ardından tarihçi yazar Ekrem Şama’nın konferansı ile devam etti.

Ekrem Şama konuşmasında geçmişten günümüze kısaca tarihi hadiselerin analizini yaparak şunları söyledi; “Cennet mekan II. Abdulhamit Han 1909’da Siyonistlerin tuzaklarına düşen ve onların gönüllü birer maşaları olan İttihat ve Terakkiciler tarafından tahttan indirilmişlerdir. Osmanlıyı ihya etmek için yola çıktıklarını iddia eden, bunun karşısında Abdulhamit Han’ın fikirlerinin gerici çağ dışı olduğunu söylemişler, Osmanlının ihyasının ancak muasır batıya entegre olmakta, onları taklit etmekte, onların safında yer almakta olduğunu savunmuşlardı. Fazla değil sadece on yıl sonra üç kıtada toprakları bulunan Osmanlı batı sevdalısı liderlerin elinde ordunun pek çok cephede savaşa sürüklenmesiyle iflas ettirilmiş, çok büyük toprak kayıplarına maruz kalarak Anadolu’ya hapsolmuştur. Bu da yetmemiş Mondros’u imzalayarak kaçmışlardır.

Tüm Osmanlı orduları terhis edilerek paşalar İstanbul’da toplanmıştır. Osmanlı ordusunda sadece Kazım Karabekir komutasındaki 15 kolordu terhis olmadı. Padişah Vahdettin yapılan çok yoğun ve gizli istişareler sonucunda Mustafa Kemal’i Anadolu’da yeniden diriliş hareketi için görevlendirdi. Mustafa Kemal’e o zamana kadar hiç kimseye verilmeyen yetkiler verilmişti. Mustafa Kemal 1919’da Samsun’a çıkmıştır. Tarih kitaplarında yazdığı gibi ilk adımı Samsun’da atmamış, hiç Samsun’da oyalanmadan hemen Amasya’ya geçmiştir. Orada ilk yaptığı iş Amasya müftüsünü çağırarak padişahın kendisine verdiği fermanı göstererek hilafetin ve saltanatın kurtuluşu için görevlendirildiğini, bundan dolayı Cuma hutbesinde tüm halktan kendisine biat etmelerini söylemesini istemiştir. Müftü Cuma hutbesinde halkı Mustafa Kemal’e biata çağırdı. Hedefe ulaşılmış ve kurtuluş mücadelesi başlamıştı. Aynı zamanda Hindistan’da hilafet merkezi İstanbul’un İngiliz işgaline girdiğini duyan ulema toplanarak hilafet meclisini kurmuştu. Mustafa Kemal oraya da telgraf çekerek cihad-ı ekbere yardım için dua ve maddi yardım talebinde bulunmuştu. Halk bu çağrıya cevap vermiş ve tüm yoksulluğuna rağmen büyük yardımlar yapmış, hatta bir kadın yardımın toplandığı merkeze giderek kucağındaki üç yaşındaki evladını havaya kaldırarak benim hiç param yok tek varlığım bu evladım. Ben evladımı satılığa çıkardım Allah rızası için biri evladımı satın alsın da parasını halifenin başlattığı cihada tasadduk edeyim demiştir.  Bu ruh ile kurtuluş mücadelesi yapılmıştır.

Bu gün aynı o dönemde olduğu gibi tüm İslam coğrafyası işgal altındadır. Haçlı sürüleri dünyanın dört bir tarafında iman edenlere zulmetmektedirler. Öyleyse biz tarihten ders alacağız. Dün ilk nasıl başlanılmışsa öyle başlayacağız, ülkemizde ve dünyada tek vücut haline geleceğiz İslam birliği için mücadele edeceğiz. Alacağımız başka bir ders ise dün hilafeti kurtaracağız iddiasıyla halkı çevrelerine toplamışlardır. Müslüman milletimiz manevi duyguları sebebiyle bu liderlerin peşinden gitmişlerdir. Daha sonra gücü ellerine geçirmişler ve gerçek yüzleri ortaya çıkmıştır. Maalesef taa Hindistan’dan gelen yardımlar ile İş Bankası ve CHP kurulmuştur. Allah yolunda cihad için yollanan paralar ile Allah ve resulüne savaş açılan banka kurulmuştur. Ne acıdır. Aynı şekilde bu gün Müslümanlar umut bağladıkları liderlerinin peşinden gitmişler en yüksek oy oranları ile iktidara taşımışlardır. Bu liderler söylem olarak insanımızın hoşuna giden ifadeler kullansalar da icraatları hep Müslümanların aleyhine olmuş, batı ile iş tutarak haçlı orduları ile birlikte Afganistan’dan Irak’a oradan Libya’ya kadar tüm İslam coğrafyasında zalimler ile işbirliği yapmışlardır. Maalesef bir süre sonra “kişi liderinin dini üzeredir” hakikati tecelli etmiş ve toplumumuzda çok ciddi çok tehlikeli bozulmalar gerçekleşmiştir.

Bugün ülkemiz İsrail’e vilayet yapılmak yolunda büyük mesafe kat edilmiştir. Hala açılımın ne olduğunu ve neleri kapsadığını tam olarak açıklayamamaktadırlar.

Bizler eğer bugün insanları aydınlatmak vazifesini ihmale dersek, dünyayı fesada boğan Siyonizm ve onun taşeronu yerel işbirlikçilerine karşı dik duruşumuzu göstermezsek cihadı terk edenler defterine yazılırız. 

Bakınız Mehmet Akif bir hatıratında neler anlatıyor, “bir gün sabah namazı için mescide vardığımda sakallı bir amcanın ağladığını gördüm. Baktım her gün sabah namazlarında oturmuş sürekli ağlıyor. Yanına vardım. Sordum derdini. Bana dönerek ‘benim derdimin dermanı yoktur’ dedi. Bende kendisine hele anlat belki buluruz hal çaresini dedim. Anlatmaya başladı; ‘ben Abdulhamit’in ordusunda tabur komutanıydım. Babam vefat ettiğinde bize çok büyük miras bıraktı. Bende bu miras ile ilgilenmek için ordudan istifa etmek istedim üç defa istifa ettim fakat Abdulhamit Han kabul etmedi. Sonra saraydaki tanıdıklar vasıtasıyla saraya giderek padişahla bizzat görüşmek istedim. İstifa dilekçemi bana uzatarak kabul etmediğini söyledi, ülkenin ve ordunun durumundan bilgi verdi, fakat ben istifada ısrar ettim. Bunun üzerine gözlüklerinin üstünden bakarak bana sert bir ifadeyle al istifanı kabul ettim dedi. Dünyalar benim olmuştu. Daha sonra memleketime gittim. Rahat bir hayat sürerken 1. Dünya harbi patlak verdi. O sırada bir rüya gördüm. Bu rüyada peygamber efendimiz İslam ordularını denetliyor, tüm ordular efendimizin yanından selam durarak geçiş yapıyorlardı. Efendimizin arkasında Fatih Sultan Mehmet Han, arkasında Yavuz Sultan Selim, arkasında Kanuni ve sıra Abdulhamit Han’a gelince O’nun ordusunda bir tabur vardı ki çok dağınık düzensiz bir vaziyette ilerliyorlardı. Efendimiz Abdulhamit Han’ı yanına çağırdı ve bu askerin hali nedir diye sual etti. Padişah el pençe divan durduğu halde efendimize şu cevabı verdi; efendim bu ordunun kumandanı istifa etmek istedi ben ilk önce kabul etmedim, üç defa reddetsem de yine ısrar edince bende istifasını kabul ettim dedi. Bunun üzerine efendimiz şöyle söyledi; ‘öylemi, üç defa reddetmene rağmen yine istifa mı etti? Öyleyse biz de kendisini ümmetlikten istifa ettirdik.’ Buyurdu. Şimdi soruyorum. Benim derdimin çaresi var mı?’’

Sevgili kardeşlerim milli görüş davası peygamberlerin davasıdır. Yeryüzüne hakkı hakim kılma davasıdır. Zulmü sona erdirip saadet dünyasını kurmanın davasıdır. Kim bu davadan çıkar ve istifa ederse yarın efendimiz elinin tersini göstererek bende kendisini ümmetlikten attım derse ne yapacağız.

Unutmayalım ki eğer biz vazifemizi hakkıyla yerine getirmezsek, mücadeleyi terk edersek ayeti kerimede ifade buyrulduğu gibi mücadeleyi terk eden topluluğu Allah helak eder yerine kendi yolunda mücadele eden bir topluluk getirir, Allah onlardan razı olur, onlar da Allah’tan razı olurlar” diyerek kısa bir duanın ardından konuşmasını sonlandırdı.      


Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com