Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı İle İlgili TMMOB Görüşü açıklandı

2013-02-16 08:31:59

TMMOB Artvin İl Koordinasyon Kurulu Odası Sekreteri ve Artvin Jeofizik Mühendisleri Odası Artvin İl Temsilcisi Hakan Yavuz, TMMOB’de görüşülen Tabiatı ve Biyolojik çeşitliliği koruma tasarısını açıkladı.

TMMOB’de görüşülen Tabiatı ve Biyolojik çeşitliliği koruma tasarısını Artvin il temsilciliğiyle basınla paylaşıldı. Toplantıda alınan kararı Artvin kamuoyuna TMMOB Artvin İl Koordinasyon Kurulu Odası Sekreteri ve Artvin Jeofizik Mühendisleri Odası Artvin İl Temsilcisi Hakan Yavuz tarafından aktarıldı. Yazılı şekilde basın mensuplarına ulaştırılan metinde; “TBMM gündemine taşınmış olan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, doğa koruma açısından sistematik bir gerilemeye karşılık gelmektedir. Kanunun yürürlüğe girmesi ile 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu yürürlükten kaldırılacak ve doğa koruma alanında şimdiye değin elde edilebilen kazanımlar geçersiz hale getirilecektir.
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı, mevcut eksikliklerin giderilmesi yönündeki iyi niyetli arayışların kötüye kullanılmasından daha çok, koruma çabalarının "sürdürülebilir kullanım" adı altında devam ettirilen ve itiraz dinlemeyen "talan" anlayışına terk edilmesinin son adımlarından birisidir.     
Tasarı gerekçesinde "tabii değerlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve korunan alanların statülerinin net ve anlaşılır bir şekilde yeniden belirlenmesi"nin amaçlandığı belirtilirken tarihi, arkeolojik ve doğal değerlerin üst üste çakışması bir sorun alanı olarak görülmekte ve ayrıştırılmaktadır. "Koruma"da çok başlılığın giderileceği belirtilirken tam aksine "...2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki doğal ve tabii sit alanlarının yönetimi Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilerek...." çok başlılık, yatırımcı bakanlık ile "yatırım" açısından perçinleştirilmektedir.
Tasarıda yer alan doğa koruma stratejisinde temel yaklaşım: "koruma engelini aşmak" olarak belirlenmiştir.
Tasarının gerekçesinde, düzenlemenin uluslararası sözleşmelere uyum sağlaması, tabiattaki bütün varlıkların, ekosistemlerin bütüncül korunması gibi hususlar belirtilse de; neredeyse hiçbir koşula bağlamadan doğal koruma alanlarının "üstün kamu yararı" adı altında kullanımına olanak sağlanması "koruma"dan vazgeçmenin temel göstergelerinden birisidir.
Maddeler bazındaki gerekçelerinin belirtildiği bölümde 1. madde için, "Tabiatın ve tabii kaynakların korunması ile ilgili mevcut düzenlemeler, gerçek ihtiyaçlara ve günümüz koşullarına uygun uygulamalara imkân sağlayamamaktadır" ifadesi yer almaktadır. Koruma açısından ürkütücü olarak nitelendirilebilecek olan bu ifade, "Tabiatın korunmasıyla ilgili mevcut düzenlemelerin kimi yatırımların ve uygulamaların önünde engel oluşturduğu" düşüncesini açıkça ortaya koymaktadır.
Siyasi iradenin bu yaklaşımı, Dünya Ticaret Örgütü‘nün 2001 yılındaki "sürdürülebilir gelişme" adı altında "Ticareti engelleyici nitelikteki olduğu saptanan çevre önlemleri de dahil serbest ticaretin küreselleşmesinin önüne engel olarak çıkabilecek her türlü uygulamanın önlenmesi" kararı ile bire bir örtüşmektedir. Bu tasarı, ülkemizde, doğal varlıkların, küresel ölçeğin gerektirdiği yoğunlukta ve yaygınlıkta ticarileştirilmesi için gerekli zemini yaratacaktır.
Kanun Tasarısı, amaç maddesinden başlayarak "yatırım" adı altında bu alanlara göz dikmiş olan "talan" örgütleyicilerine karşı teslim bayrağını çekmektedir. Yasada tek amaç koruma olması gerekirken, amaç maddesinden "....ulusal ve uluslararası öneme sahip..." ifadesinin çıkarılması ile birlikte "...Tabii değerlerin, biyolojik çeşitliliğin korunmasına ve sürdürülebilir kullanımına ..." biçimindeki "kullanmayı" amaç içine sokan düzenlemeler, ülkemizin en önemli doğal değerlerinin gözden çıkarıldığının belgesidir. Yasalaşması halinde böylesi bir düzenleme, 87 yıllık Türkiye Cumhuriyeti‘nde alınmış en koruma karşıtı karar olarak tarihe geçecektir.
Genel gerekçe içinde de açıkça belirtildiği üzere "çerçeve kanun" niteliğine dönüştürülen doğa koruma temel kanunuyla, kanunlarda yaratılan istisnalar, sağlanan imtiyazlar, görmezden gelinen işgallerle yetinilmeyip ülke yüzölçümünün %2‘si bile olamayan "doğal korunan alanlar" da özel kanun kapsamından çıkarılmaktadır.
Yapılan düzenleme ile doğa koruma için ülkemizin temel kanunu niteliğinde olan Milli Parklar Kanunu" gibi "özel kanun" niteliğine sahip bir yasayla korunan doğal varlıklar, "genel kanun" niteliğindeki bir düzenleme içine doldurulmak istenmekte, kullanım önceliğindeki "Turizmi Teşvik Kanunu" gibi "özel kanun" niteliğini koruyan yasalar karşısında koruma kararları üstünlüğünü yitirmektedir.
Tasarının gerekçelerinden biri olan "AB mevzuatına uyum" iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Doğa koruma alanlarının işletilmesi-yönetilmesi adı altında yerel idarelere, daha da vahimi "vakıf"lara, derneklere kiraya verilmesi olanağı yaratılarak; bilimsel çalışmayı zorunlu kılan, ulusal ve uluslararası nitelikte değerlere sahip alanlara ilişkin kararlar, yerel idarelerin, daha da ileriye gidilerek özel kuruluşların inisiyatifine/keyfiyetine bırakılarak, ulusal değerler yerel pazara sunulmaktadır. Ülkemizde "doğanın korunması" alanında da göz ardı edilemeyecek düzeyde bilgi üretilmiş, deneyim birikimi oluşmuş ve oldukça etkili bir kamuoyu duyarlılığı yaratılmıştır. Bu gelişme, bir yanıyla konuyla ilgili her türlü düzenlemenin tasarlanmasını ve yürütülmesini önemli ölçüde kolaylaştıran, kamusal bir olanaktır. Üstelik Anayasa‘nın 56. maddesi de böyle bir tutumu zorunlu kılmaktadır. Ne var ki, bu zorunluluklar, bir yanıyla da siyasal iktidarlar için kesinlikle aşılması gereken engellerdir. Yani "Parasını da öderim, suçumu da işlerim, parası ile değil mi?" anlayışı kabul edilmiştir.
Tasarının "İdari Yaptırımlar" kısmında doğal ekosistemler ve canlı türlerinin korunmasına yönelik bakış açısı da sergilenmektedir. Tasarıya göre geri dönüşümü olmayan bir suç işlemenin dahi karşılığı para cezası ödemektir. İdari yaptırımlar arasında hürriyeti bağlayıcı hiçbir ceza yer almamaktadır. İdari yaptırımların ele alındığı 27. maddenin düzenlenmesinde sadece bin Türk lirası ile elli bin Türk lirası arasında değişen idari para cezaları öngörülmüştür. "Bu cezalar habitat kaybı söz konusu olduğunda üst sınırdan tatbik edilir" hükümleri yer almaktadır. Görüldüğü gibi, "mutlak koruma bölgesinin habitat kaybına yol açacak ölçüde tahribi" gibi onarılmaz bir yara açan uygulama bile günümüz koşulları için küçük bir meblağ olarak nitelendirebileceğimiz ellibin TL üst sınırdan cezalandırılacaktır. Habitat restorasyonunun ne ölçüde pahalı ve zaman gerektiren bir iş olduğu düşünüldüğünde verilecek cezaların hafifliği daha iyi anlaşılabilir.
Sonuç
Korunan alanları istisna-özel kanun kapsamından çıkaran, İç içe geçen doğal ve kültürel değerleri birbirinden ayrıştıran, Sürdürülebilirlik adı altında kullanımı amaç edinen, Ulusal değerleri yerel çıkarlara devreden, Doğal değerleri piyasa malına dönüştüren, Korunan alanlarda imar mevzuatı ile yapılaşma yolu açan, Bürokratik ve siyasi katılımı esas alan, Bu tasarıya "hayır" diyoruz.
Doğal ve kültürel değerlerimizi sahiplenmeye, gözlemlenen bu mirasyedi yaklaşımı terk etmeye çağırıyoruz. "Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı", yaptırımların eksikliği ve yanlışlığı, dolayısıyla taşıdığı yetersizliklerle, ülkemizde bugünlere kalmış doğal varlıklarımızın ve doğa koruma alanındaki kazanımların arılamayacak biçimde zarar görmesine yol açabilecektir. Bu nedenle Tasarı; Bu içeriği ve düzeniyle TBMM‘ye sunulmamalıdır; Hazırlık sürecinde dile getirilen ve katılımcılar tarafından da benimsenen görüş ve öneriler dikkate alınarak yukarıda örneklenen eksiklik ve yanlışlıklar giderilecek biçimde yeniden düzenlenmelidir; Yeniden düzenlenen Tasarının, TBMM‘deki ilgili komisyonlarda görüşülmesinde, sürece "taraf" konumundakiler öncelikli olmak üzere ilgili demokratik kitle örgütlerinin dengeli katılımları sağlanmalıdır, Yeniden düzenlenen Tasarı, kitle iletişim araçlarıyla genel kamuoyunun bilgisine sunulmalı, görüş ve önerilerine açılmalıdır.”ifadelerine yer verildi.

Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com