Türk Eğitim-Sen Artvin Şube Başkanı Nizamettin Torun tarafından “Zorunlu Eğitim” ile ilgili basın açıklaması yaptı.
Torun, yaptığı basın açıklamasında şu bilgilere değindi. “AKP’nin eğitimci olmayan 5 grup başkanvekilinin verdiği zorunlu eğitim kanun teklifi tartışılmaya devam ediyor. Araştırma/geliştirme sürecinden geçirmeden, alt yapısı hazırlanmadan, düşünülmeden, tartışılmadan, pilot uygulaması yapılmadan Meclise getirilen 4+4+4 diye anılan teklifin bazı maddeleri şimdiden değişikliğe uğradı. Teklif, zorunlu eğitimi kesintili üç kademeye ayırarak 12 yıla çıkarıyor. Birinci kademeden sonra, 11 yaşındaki öğrencilere açık öğretim kapısını aralıyor. 4. sınıftan sonra meslek seçimine imkân veriyor. Okul öncesi eğitimi zorunlu eğitim kapsamı dışında tutuyor. 4 yıllık temel eğitimin açık öğretimle ilişkilendirilmesi bir taraftan, kız çocuklarını okuldan kopardığı gibi, diğer yandan çıraklık yaşını 11’e indiriyor ve çocuk işçiliğine zemin hazırlıyor, zorunlu eğitimi fiilen 4 yıla indiriyordu. Teklife verilen ayarla okula başlama yaşı 6’dan 5’e düşürüldü, çıraklık yaşı 11’den 14’e yükseltildi ve açık öğretim uygulaması ikinci kademe sonrasına bırakıldı. Eğitim-öğretim okulda yapılır. Eğitim öğretimi sadece ders kitaplarından ve tabletten ibaret görmek sağlıklı bir yaklaşım değildir. Okul çağındaki çocukların TV ya da bilgisayar üzerinden eğitimlerini yapabilecekleri varsayımı öğretmeni, Japonların icat ettiği robot Saya öğretmen derecesine düşürmekten öte bir anlam taşımamaktadır. Öğrencinin, okulda arkadaşlarıyla birlikte paylaştığı hayatın ona kazandırdıklarını, bilgisayarın tuşlarını tıklamakla kazanması mümkün değildir. Her şeye rağmen eğitimin merkezinde öğretmen vardır. 4+4+4 sistemi, “dindar gençlik yetiştirme” amacını taşıdığı gerekçesiyle eleştirilmektedir. Basında yer alan haberlere bakılırsa, geçtiğimiz 10 yılda dindar gençlik yerine “bahisçi gençlik” yetiştirildiği hükmüne varmamız gerekiyor. İnternetten oynamanın önündeki engellerin de kaldırılmasıyla 2011’de şans oyunlarına yatırılan para 9,5 milyar lirayı (eski parayla 9,5 katrilyon lira) aştı. Denetimsizlikten bayiler okul çocuklarıyla dolup taşıyor. Kesintili eğitim öğrencilerin mesleki ve teknik eğitime yönlendirilmesi açısından olumlu sonuçlar doğurabilecektir. Çünkü ülkemizde mesleki eğitime gereken önem verilmemekte, mesleki eğitim son sıralarda yer almaktadır. Bu sistemin uygulanmasıyla norm kadro sistemi alt üst olacak, yaklaşık 50 bin sınıf öğretmeni norm kadro dışı kalacaktır. Aksini iddia eden malum sendika sorunu çözmek için köy okullarını açıp ayrıca alt yapıya yatırım yaparak sınıfları 20’ye düşürürse sınıf öğretmenlerinin bu sorunu çözülebilir! Bu yandaş sendikanın şimdiye kadar neden sınıf mevcutlarını 20’ye düşürmediğini sormayacağım! Teklifte okul öncesi eğitimi zorunlu eğitim kapsamı dışında bırakması ise büyük bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor. Çocukların bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini, Türkçeyi doğru ve güzel kullanmalarını sağlamak açısından okul öncesi eğitiminin önemi tartışılmaz. Türkiye, okul öncesi eğitimini yüzde 100’e çıkarma hedefinden vazgeçmemelidir. Teklif hazırlanırken Milli Eğitim Bakanlığı’nın devre dışı bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bilimsel araştırmalar yapılmamış, İşin pedagojik boyutu hiçe sayılmıştır. Milli Eğitim Bakanı’nın Milli Eğitimi eğitimci olmayanlarla yönetme çabasına uygun olarak teklifi hazırlayanlar da bu konuda il müdürlüklerinin, ilçe müdürlüklerinin, öğretmenlerin görüşlerine başvurulma ihtiyacını duymamışlardır. İlköğretime başlama yaşının 5’e düşürülmesi ise, daha önce Türkiye’nin bir öğretim yılı uygulayıp ( 70’li yıllarda) neden vazgeçtiğinin araştırılmadığını gösterir. Dünyadaki ülkelerin sadece yüzde 14´ünde okula beş yaşında başlanmaktadır. Türkiye’de bir çocuğun ilköğretime başlaması için 72 ay beklenmesi boşuna değildir. Eğitim ile ilgili en küçük bilgiye sahip olanlar, kalem tutmanın psikomotor bir davranış olduğunu bilir. O yüzden okul öncesi eğitimde akademik öğretim yoktur. Ağırlıklı amaç ilköğretime hazırlıktır. Türk Eğitim-Sen olarak okul öncesinin de zorunlu eğitim kapsamına alınarak 1+5+3+4 sistemi ile zorunlu eğitimin 13 yıl olmasını öneriyoruz. Açık öğretimin yalnız sağlık durumu elverişli olmayanlarla, büyükler için uygulanması gerektiğini savunuyoruz. Kanun teklifinde tartışılacak birçok konu vardır. Şimdilik teklifin, Milli Eğitimin gerçek sorunlarının tartışılmasını unutturduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizde ortalama eğitim seviyesi zorunlu sekiz yıl eğitime rağmen 3,9 seneden ibarettir. Hem bu oranın, hem de eğitim kalitesinin yükseltilmesi milli eğitimin öncelikli sorunudur. Diğer yandan, öğretmenler büyük ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır. Öğretmenlik mesleği itibarini kaybetmiştir. Ayrıca yeterince öğretmen ataması yapılması, hizmet içi eğitimine önem verilmesi gerekmektedir. Teklife eklenen geçici bir maddeyle, eğitim için yapılacak mal ve hizmet alımları ile inşaat işlerinin ihalesiz olması ve tahminen 9 milyarlık bir rantın ortaya çıkması gibi haber ve yorumlar, teklif üzerinde tartışmaların devam edeceğini göstermektedir” diyerek basın açıklamasını sonlandırdı.
|