MHP Milletvekillerinden Artvin´e Çıkartma

2013-07-01 08:39:19

Milliyetçi Hareket Partisi Başkanlık Divanı Üyesi Milletvekilleri Recep Dumanlı, Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Selçuk Coşkun ve Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri Artvin´e gelerek bir dizi ziyaretlerde bulundu.

Artvin MHP Teşkilatlarında yürütülmekte olan faaliyetleri ve teşkilatın sıkıntılarını yerinde görmek için Artvin’e gelerek incelemelerde bulunan milletvekilleri parti binasında düzenlenen toplantıda teşkilat ve basın mensuplarıyla bir araya geldiler.

İl Başkanı Nedim Özer, Başkan Yardımcısı Köksal Portakal, İlçe Başkanı Köksal İspirli, Ülkü Ocakları Başkanı Serdar Kılınç, Kadın Kolları Başkanı Ayşe Bakan ve parti mensuplarının katıldığı toplantıda ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunulurken bu konularda fikir alış verilişi yapıldı.

Toplantıda basın açıklaması yapan Milliyetçi Hareket Partisi Başkanlık Divanı Üyesi Milletvekili Recep Dumanlı yaptığı konuşmada; “Bugün bu güzel ilimizde, siz; muhterem dava arkadaşlarımızla, aziz hemşerilerimizle ve değerli basın mensuplarıyla bir arada olmaktan dolayı memnun olduğumuzu ifade ederken, Irak´ın Selahaddin kentine bağlı Tuzhurmatu ilçesinde düzenlenen intihar saldırısında, hayatını kaybeden Türkmen Cephesi Genel Başkan Yardımcısı Ali Haşim Muhtaroğlu ve diğer şehit soydaşlarımızla birlikte, yine Çarşamba günü Doğu Türkistan´ın Turfan bölgesine bağlı, Şanşan ilçesi, Lukçün nahiyesinde öldürülen onlarca Müslüman Türk kardeşimize, Yüce Allah´tan rahmet diliyoruz.Ruhları şad, mekanları cennet olsun. AKP iktidarının yaklaşık 11 yıllık sevk ve idaresinde, ülkemiz bugün ağır meselelerle karşı karşıya kalmıştır.

Devlet ve millet mukadderatımızın sarsıldığı, milli birlik ve beraberliğimizin, toprak bütünlüğümüzün, dil, bayrak ve ülkü birliğimizin tahrip edildiği çok sıkıntılı ve tehlikeli bir süreç yaşadığımız hepinizin malumudur.

Ülkemiz üzerinde ve çevremizde kara bulutlar dolaşmaktadır. Maalesef "dâhili ve harici alçaklar" vatanımızın her karışına el uzatmaya cesaret etmekte, geçmişimiz horlanmakta, günümüz siyasi suikastlara tabii tutulmakta, istikbalimiz karartılmaktadır.

İktidarın Kapitülâsyonlar devrini hatırlatır tarzdaki tavizkâr, teslimiyetçi duruşunun yanı sıra; yalana, dolana, talana, istismar ve suiistimallere göz yumması, yol vermesi ve hatta işbirliği yapması neticesinde, Türk Milleti; derin bir sosyal ve ekonomik kargaşayı beraberinde yaşamakta, ağır bir bunalım geçirmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendini var eden ve yaşatan tüm kıymet hükümlerine aykırı bir tercihe mecbur edilmekte, onu kuran ve yaşatan milli irade yok edilmek istenmektedir.

Her yönden etkisini hissettiren ve milli varlığımızı parçalamaya yönelik dış merkezli tehditler, başta AKP olmak üzere içerideki taşeronların da yardım ve teşvikiyle, Türkiye Cumhuriyetini savunmasız hale getirmekte ve büyük Türk milleti, tarihinin en tehlikeli bir yol ayrımına doğru sürüklenmektedir.

Herkesin gözleri önünde tatbik edilen, siyasi-sosyal, kültürel ve ekonomik kıyımla, direnci zayıflatılan Türk insanı da, bu şekilde; her türlü dayatmaya boyun eğmeye zorlanmaktadır.

Kapanması zor ve derin yaralarla, milli birlik ve bütünlüğümüz, ciddi şekilde zedelenmekte, hayatın her alanındaki çaresizlik insanları şiddete sevk etmekte, neredeyse toplum bir cinnet geçirirken, sinsice ve haince tezgâhlanan farklı senaryolarla da, binlerce yıllık devlet irademiz, idaremiz ve itibarımız paspas edilmektedir.

Bugün Türk siyaset, toplum ve devlet hayatı için bir kördüğüm halini alan AKP yönetiminin "kapalı kapılar´ ardında yaptığı pazarlıklarla sürdürdüğü ve tamamen ABD ile AB çıkarlarını gözeten politik anlayışı; hem Cumhuriyetimizin kurucu felsefesi olan milli ve üniter devlet yapımızı değiştirmek isteyen şer ittifakının, hem de vatanımızı ve üzerinde bulunduğumuz coğrafyamızı taksim etmek isteyen sırtlanların iştahını kabartmaktadır.

Dolayısıyla bugünkü iktidar eliyle devletimiz ve milletimiz, akıbeti meçhul bilinmezlere sürüklenmektedir.

AKP Hükümetinin, günü kurtarmaya yönelik politikaları, uluslararası ilişkiler alanında da, devletimizi ve milletimizi itibar kaybına uğratmıştır.

Dış politikada milli tarih şuurunu rehber edinerek icra etmek yerine, iktidarlarını borçlu oldukları küresel güç merkezlerinin isteğine göre şekillendiren AKP Hükümeti, attığı her adımda milletimizin ve devletimizin başına çuval geçirenlerle beraber olmaya devam etmektedir.

Milletimizi değil; sadece kendi çıkarlarını gözeten AKP kadroları, dış politikada hayati derecedeki milli kanallarımızı devre dışı bırakan ´ABD´ planlarının tamamına "evet´ diyen bir anlayışı ısrarla sürdürmektedir.

 

Bunun sonucunda tarihin kirli raflarına gönderdiğimiz Sevr sonrası, elde ettiğimiz tüm diplomasi kazanımlarımız ve birikimlerimiz yeniden müzakere masalarına taşınmak tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.

Diğer taraftan başta komşumuz Suriye ve Ortadoğu´nun diğer ülkeleriyle ilgili politikalarda takınılan tutumu göz önüne getirdiğimizde, gelecekte ne tür risk ve maceralarla karşılaşabileceğimiz endişesi, uykuları kaçırmaktadır.

Bugün Türkiye´nin büyük bir bunalım ve kargaşa ortamına sürüklenmesinde, milli varlığına ve bekasına yönelik yeni risklerle karşı karşıya kalmasında, "stratejik düzeyde" çok yüksek bir tehdit altında girmesinde, şüphesiz ki Başbakan Erdoğan ve hükümeti tek sorumludur.

Dış güçlerin içimizdeki lobisi hatta Truva atı gibi hareket eden AKP İktidarı; aktörleri ve afişi farklı, lakin gayesi ve hedefi değişmeyen tanıdık bir filmi yeniden gösterime sokmuştur. Sözde "Barış ve çözüm süreci" adı altında, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş esnasında ve öncesinde de karşılaştığımız ihanet filmi, bugün yeniden sahnelemektedir.

Özellikle AKP zihniyetiyle, etnik-bölücü PKK terör sorunu birden bire "Kürt meselesine" dönüştürülmüş ve "Türk-Kürt ayrımı" adı altında, bin yılık kardeşliğimizi "ayrıştırma ve çatıştırma" senaryoları devreye sokulmuştur.

İmralı Canisi, Başbakan´ın akıl vereni, yol göstereni olmuş; terör örgütüyle pazarlıklar havada uçuşurken, Kandil sürüngeni devletimize ve milletimize tehditler yağdırmaktadır.

 

Tıpkı M. Akif Ersoy´un dediği gibi; "Medeniyet size çoktan beridir diş biliyor,

Önce bölüp sonra yutmak diliyor." dizesinde olduğu gibi; Yüce Türk Milletine "sizinle yarım kalmış hesabımız var" diyerek, Sevr´i yeniden hortlatan; "Ya bu coğrafyayı terk edip gidersiniz yahut bu topraklarda yok olup gidersiniz" tehdidinde bulunan ülkelerle, maalesef sarmaş dolaş hareket eden bir hükümet tarafından idare edilmekteyiz.

Bugün karşı karşıya bulunduğumuz meselelerden birisi, hatta en tehlikelisi de bu manada diyebiliriz ki; milli ve manevi değerlerimizin toplumsal çatışma alanına dönüştürülmesi, Türkiye´nin etnik odaklı, inanç ve mezhep temelli

çok ciddi bir ayrışma ve cepheleşme sürecine çekilmek istenmesidir.

Dolayısıyla Türklüğün ve İslâm´ın Anadolu´daki bin yıllık varlığı sorgulanmakta, bitmeyen hesaplar ve tükenmeyen nefretler, tarihi bir hesaplaşmanın yakın bir gelecekte karışımıza çıkacağının işaretlerini vermektedir.

Türk milletini huzurlu, güvenilir ve güçlü yarınlara taşımak hususunda milletimizi ancak aldatmak ve kandırmakla meşgul olan AKP iktidarı ise; bu sinsi planlara çanak tutacak bir sorumsuzluk örneğiyle hareket etmektedir.

Bu anlamda toplumsal huzursuzluk ve gerginlik alanları, her geçen gün daha da derinleşmektedir.

Bu alanlardaki temel sorunların, Türkiye´nin milli birliği ve bütünlüğü içinde, makul çözümlere kavuşturulması yerine, bu yöndeki tahrik ve istismarların hayat bulacağı müsait bir ortam, bilhassa; Başbakan Erdoğan tarafından bizatihi oluşturulmaktadır.

Bu tehlikeli süreci durdurmak ve milli dayanışma ruhuyla Türkiye´yi birlik, bütünlük ve huzur içinde onurlu ve aydınlık bir geleceğe taşımak, Başbakan ve hükümetinin en öncelikli görevi ve sorumluluğu olmasına rağmen, adeta; sorunların varlığından, kutuplaşma ve ayrışmadan beslenen bir zihniyetle hareket etmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak; "Doğusu ve Batısıyla, Kuzeyi ve Güneyi ile Alevi´si ve Sünni´siyle, Türk Milleti ve vatanı bir bütündür, asla bölünemez ve parçalanamaz" diyerek oynanan oyunların, sinsice planlanan tezgâhların karşısında olmaya devam ettik ve edeceğiz.

Lakin yaklaşık son 11 yıldır, "Böl-parçala, yönet" tuzağıyla, "düşman kardeşler" yaratmaya çalışan, her türlü tahriklerle ve etnik farklılıklar yoluyla vatanımızı, dilimizi ve yüreğimizi 36 parçaya ayırmaya çalışan AKP zihniyeti; son günlerde buna, bir de, ´Sünni-Alevi" ayrımcılığını eklemiştir.

Unutulmamalıdır ki; ister Alevi ister Sünni olsun "Allah´ı, Peygamber´i, kıblesi, ezanı, kitabı, bayrağı ve vatanı, alınyazıları, sevinç ve acıları, mezarları, şiirleri, tarihleri, bayramları, hikâye ve destanları, soyu-sopu, gelenek ve görenekleri bir ve karındaş olan" olan bu bütünlüğü ayrıştırmaya çalışmak, aynı zaman da Yüce dinimizin "vahdet" emri ve anlayışına da aykırıdır.

Bu manada aynı kök, aynı inanç, ortak tarih ve kültürden gelen, aziz Türk milletinin asli unsurları olan Sünni-Alevi kardeşleri birbirinden uzaklaştırma ve çatıştırma tuzağını yüksek bir ferasetle gören Sayın Genel Başkanımız, yüzyılların bu çekişme ve kavgasına son vererek; "Yavuz´da bizim, Şah İsmail de bizim" demiştir.

Buna rağmen ayrılık tohumlarını ekerek ayrışmanın hamiliğini yapan, koltuğunu bu yolla korumanın hesabını yapan Başbakan Erdoğan´ın, şimdi kalkıp birlikten bahsetmesi, ancak münafıkça bir tutum ve riyakârlıktan başka bir şey değildir.

Bugün milletimiz; daha çok yoksul, borçludur.

Zira bunlar ekonomimizi bağımlı hale getirdiler. Gayri-milli sermayenin de programlamasıyla; siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatımızı, yabancıların istekleri doğrultusunda tanzim ettiler.

Yeraltı ve yer üstü stratejik kaynaklarımızı, ekonomik zenginliklerimizi yabancılara ve yandaşlarına peşkeş çektiler.

Milletimizle adeta alay edercesine, hukuku ve adaleti ayaklar altına aldılar, düzmece belge ve gerekçelerle yüzlerce insanı haksız bir şekilde ceza evlerinde yaşamaya mahkûm ettiler.

Şimdi sormak gerekir; AKP İktidarı ile geçen yaklaşık 11 yıldan sonra ne değişti? Soframızda fazladan bir lokma aş, Cebimize hakkaniyetle giren fazladan bir maaş mı var?

Cadde ve sokaklar, köy ve kentler işsiz kaynıyor. Türkiye İş Kurumunun önündekiler iş bekliyor. Gençlerimizin hangisi iş buldu? Hangisi daha huzurlu uyuyor? Hangisi gelecek açısından daha emniyette?

Trabzon, Rize, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Artvin, Sivas, Diyarbakır Bayburt, Gümüşhane, Çankırı, Edirne, Kars, Iğdır velhasıl tüm Türkiye yatırıma hasret, sevince muhtaç.

Hepiniz görüyorsunuz ve şahitsiniz;   devlet dairelerini liyakatsiz ve

maksatlı kişilerle doldurdular. Vasıfsız ve omurgasız kadrolarla partizancılık yaptılar. Sürgünlerle evlatlarımızı başka illere sürdüler. Evladı anasından ayırdılar.

Hepiniz şahitsiniz; Çiftçilerimiz beceriksiz AKP İktidarı sayesinde toprağını kaybetti. Hayvanını kaybetti. Tarlasını ekemez oldu. Verilen taban fiyatlar maliyeti karşılayamaz oldu. İnsanımız işini kaybetti. Vergiler boynunu büktü.

Esnaf iş yerini kapattı, kepenkleri indirdi. İş adamı borç batağında icralık oldu, mahkemelerde süründü. Senetler protesto oldu, kredi kartı mağdurları çoğaldı. Mağdurlar ceza evlerini doldurdu. Göç arttı, açlık arttı, sıkıntılar çoğaldı.

Bütün bunların sorumlusu olarak başta Başbakan Erdoğan olmak üzere siyasi ahlâktan ve milli şuurdan mahrum tüm AKP taifesi unutmamalıdır ki; milletin kendilerine teslim ettiği milli iradeye ihanet edenler, milletin vicdanında mahkûm olmaktan, yüce adalete, millete ve tarihe hesap vermekten asla kurtulamayacaklardır. Her türlü fitne, kargaşa, başıbozukluk ve yağmacılığın siyasi iktidar eliyle gerçekleştirildiği bu gidiş, felaketle sonuçlanmadan, hep birlikte, "Dur, Artık Yeter" demeliyiz.

Türk milletinin ufkunu açacak, gönlünü ferahlatacak, aydınlık yolu gösterip umutlarımızı gerçek kılacak, Milliyetçi Hareket Partisini "Tek Başına İktidar" yapmaya her zamankinden daha fazla, bugün ihtiyaç vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi, bu hesabı sormaya ve yarım yüzyıla yaklaşan siyasi mücadelesinin tecrübesiyle de hem yerel hem de genel seçimlerde İktidar olmaya hazırdır. Zira Türkiye sahipsiz, Türkiye çaresiz değildir. Çare bellidir. Çare milletin iradesidir, çare milletin sağduyusudur. Milliyetçi Hareket,   bu milletin içinden çıkmış kadrolarıyla, tek alternatif olarak yerelde de, genelde de iktidara hazırdır.

Yaklaşan tek başına iktidarımız için, tek yürekle bir kez daha haykırıyorum. Ne mutlu türküm diyene…” ifadelerine yer verdi.

Toplantı hatıra fotoğrafı çekilmesinin ardından sona erdi.


Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com