Gönül Elçileri Organ Bağışı Kampanyasına Destek Verdi

2013-11-30 06:37:01

 Gönül Elçileri Organ Bağışı Kampanyasına Destek Verdi

Borçka’daki Bay ve Bayan Gönül Elçileri Organ Bağışına destek verdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 81 il ve ilçelerinde Gönül Elçileri Projesi kapsamında Borçkalı bay ve bayanlar tarafından çeşitli etkinlikler kapsamında Borçka Toplum Sağlığı Merkezine başvurarak Organ Bağışı Kampanyasına destek vererek konu hakkında Borçka Toplum Sağlığı Merkezi’nden ve İlçe Devlet Hastanesi tarafından Organ Bağışı, KOAH ve Astım Konularında bilgilendirilmede bulunuldu.

Gönül Elçilerine yönelik ilk önce Borçka Devlet Hastanesinde görevli Hemşire Nursen Sancal tarafından Organ Bağışı Nedir?, Yasal Dayanağı vs. konularında verilen bilgilendirmede;

“Organ Nakli nedir?

1979 Yılında yürürlüğe giren 2238 sayılı "Organ Nakli Kanunu" ile çalışmalar başlamıştır.

Alınan Her Organ Devletin Malıdır. Sağlık Bakanlığı bünyesinde Ulusal Koordinasyon Merkezi (UKM) kurulmuştur.  UKM, Türkiye´de çıkan "Kalp ve Karaciğer"in acil dağıtımını yapan merkezdir. Ankara´dadır. 24 saat görevlidir. UKM’ye bağlı 6 “BÖLGE KOORDİNASYON MERKEZİ (BKM) kurulmuştur. Kadavra Donörden Organ Alımı(Beyin Ölümü Gerçekleşmiş Kişilerden) başlatılmıştır.

Organ bağışı nedir?

Organ bağışı, bir insanın organlarının bir kısmının veya tamamının, henüz sağlıklı iken, beyin ölümünün ardından başka insanlarda yararlanılmak üzere bağışlanması

Bir bakış açısıyla; organ bağışının, kan naklinden farkı yoktur. Hayat kurtarma anlamında, sağlıklı olan her organ bağışlanabilir. On sekiz yaşını doldurmuş ve doğru ile yanlışı ayırabilme yeteneğine sahip herkes, başta kalp olmak üzere, akciğer, böbrek, karaciğer ve pankreas gibi organlar; kalp kapağı, göz kornea tabakası, kas ve kemik iliği gibi dokuları bağışlayabilmekte ve bunlar günümüz tıp teknolojisinde nakledilebilmektedir. Bir kişi organlarını bağışlayarak bir çok insana yaşama şansı verebilir. Türkiye´de bir çok devlet ve üniversite hastanesinde organ bağışı işlemleri yapılmaktadır. Ayrıca yaşarken yapılabilen (böbrek gibi) organ bağışı türleri de vardır. Bağışlanan organların nakledilmesi, Sağlık Bakanlığı´nın denetim ve gözetiminde, bilgisi dahilinde gerçekleştirilir. Çeşitli kurum ve kuruluşlar, zaman zaman organ bağışı kampanyaları düzenlemektedir. 2000 yılında, organ bağışı konusunda bir "Ulusal Koordinasyon Sistemi" oluşturularak, bakanlığın olanaklarıyla organ bekleyenler sistematik sıralamaya dahil edilmişlerdir.

Organ bağışı;1- Sağlık Müdürlüklerinde, 2- Hastanelerde, 3- Emniyet Müdürlüklerinde (ehliyet alımı sırasında), 4- Organ nakli yapan merkezlerde, 5- Organ nakli ile ilgilenen vakıf, dernek vb. kuruluşlarda yapılabilir.

Yasal dayanağı

Türkiye´de 1980 tarih ve 2240 sayılı yasa gereği organ bağışı yapılabilmesi için 18 yaşını doldurmuş olmak ve bu dileğin, iki tanık önünde, sözlü olarak yapılması,genişletilmiş gönüllülük ve ayrıca bunun bir hekim tarafından tasdik edilmesi yeterlidir. Bunun için en yakın sağlık kuruluşuna başvurarak "Doku ve Organ Bağış Belge"si alınabilir. Bu belge, genellikle nüfus kimlik cüzdanı yanında taşınarak, herhangi bir kaza durumunda doktorların, gerekli organları kurtarması sağlanmaktadır.

2240 sayılı yasanın bazı maddeler

Madde 3- Bir bedel veya başkaca çıkar karşılığı organ ve doku alınması ve satılması yasaktır.

Madde 4- Bilimsel, istatistiki ve haber niteliğindeki bilgi dağıtımı halleri ayrık olmak üzere, organ ve doku alınması ve verilmesine ilişkin her türlü reklam yasaktır.

Madde 5- On sekiz yaşını doldurmamış ve mümeyyiz olmayan kişilerden Organ ve Doku alınması yasaktır.

Madde 6- On sekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan bir kişiden Organ ve Doku alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda açık, bilinçli ve tesirden uzak olarak önceden verilmiş yazılı ve imzalı veya en az iki tanık önünde sözlü olarak beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim tarafından onaylanması zorunludur.

Madde 11- Bu konunun uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölüm hali, bilimin ülkede ulaştığı düzeydeki kuralları ve yöntemleri uygulamak suretiyle, biri kardiyolog, biri nörolog, biri nöroşirürjiyen ve biri de anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanından oluşan dört kişilik hekimler kurulunca oy birliği ile saptanır.

Madde 12- Alıcının müdavi hekimi ile organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve naklini gerçekleştirecek olan hekimlerin, ölüm halini saptayacak hekimler kurulunda yer almaları yasaktır.

Madde 15- Bu kanuna aykırı şekilde organ ve doku alan, saklayan, aşılayan ve nakledenlerle bunların alım ve satımını yapanlar, alım ve satımına aracılık edenler veya bunun komisyonculuğunu yapanlar hakkında, fiil daha ağır bir ceza gerektirmediği takdirde iki yıldan dört yıla kadar hapis ve 50.000 TL’den 100.000 TL’ye kadar ağır para cezasına hüküm olunur.

Organ bağışı yöntemleri

Temelde organ bağışı ile ilgili dört yöntem vardır.Bu yöntemler,bağış yapan kendi isteği ile organ bağışı yapmaya hazır olmadığı zamanlarda devreye girer. Bu düzenlemeler şimdilik her yerde aynı şekilde kullanılmıyor. Her ülke kendi kararlarını kendisi veriyor.

1- İtiraz Yöntemi 2- Genişletilmiş İtiraz Yöntemi 3- Gönüllülük Yöntemi 4- Genişletilmiş Gönüllülük Yöntemi

Bunların içerisinde İtiraz Yöntemi en geniş kapsamlı yöntemdir. Bu yöntemde sağlığında kesin itirazı olmayan herkesin organı bağış olarak kabul edilir.

Genişletilmiş İtiraz Yöntemi ayrıca şöyle bir hakkı da içerir: Bağışçının ölümünden sonra, potansiyel bağışçının akrabaları organ bağışını, ölen kişinin, yaşarken yaptığı vasiyet olarak kabul ederler.

Gönüllülük Yöntemi ise bağışçının yaşarken organlarını bağışlayacağını kabul etmiş olması zorunluluğunu getirir. Kesin bir organ bağışı yapmayı kabul etme prosedürü gerektirir. Bu nedenle çok dar kapsamlıdır.

Genişletilmiş Gönüllülük Yöntemi´nde bağışçının ölümünden sonra, ailesi de bağış için onay verebilir. Bu uygulama Gönüllülük Yöntemi´ni genişletmektedir.

Bu dört yöntemin yanı sıra iki istisna yöntem daha vardır: Bilgilendirme Yöntemi ve Acil Durum Yöntemi

Bilgilendirme Yönteminde bağışçının izni şarttır. Eğer potansiyel bağışçının yanında, organ bağışı yapmak istemesi ile ilgili herhangi bir yazılı belge yoksa, bağışçı olmak istemiyordur. Bu durumda ailesine bilgi verilmesi gerekir. Ailenin itiraz etme hakkı vardır.

Acil Durum Yöntemi´nde, bağışçının kendisinden veya ailesinden bir itiraz olsa bile, her durumda organ alınır.

Nakledilebilir Organlar

Tıp’daki gelişmelerin bugün geldiği noktada, insan vücudunun birçok organı nakledilebilmektedir. Burada sadece ölümden sonra bağışlanabilecek organlarla, yaşarken de bağışlanabilir organlar arasında bir ayrım yapmak gerekiyor.

Yaşarken bağışlanabilir organlarda, yaşayan bir insan, diğer bir insana gerekli olan organı veya hücreyi bağışlar. Bu organlar çift veya tabaka halinde olan veya kendini yenileme özelliğine sahip olan organlardır. Örneğin böbrek, karaciğer ve yenilenebilir özelliğe sahip hücreler veya kan, ilik ve üreme hücreleri gibi dokular. Burada bağış yapanın yaşından ziyade organın durumu çok önemlidir; fakat genelde 70 yaş üstündekilerin organları çok nadir durumlarda alınmaktadır.

Ölümden sonra bağış kabul edilebilecek organlar ve dokular: pankreas, damar, bağırsak, kulak kemikcikleri, deri, kalp, kalp kapakçıkları, gözün saydam tabakası, kemik dokusu, kıkırdak dokusu, karaciğer, akciğer, böbrek, kas ve beyin zarının bir kısmı.

 

Yaşarken yapılabilen bağış

Yaşarken yapılabilen organ bağışlarında, vücudumuzda çift olması ve bağış yapanın organını vermekle, fonksiyonlarını kaybetmemesi nedeniyle, böbrek transplantasyonları başı çekmektedir. Giderek taransplantasyonu çoğalan diğer organ ise, yüksek oranda yenilenebilir özelliği olan karaciğerdir. Ancak karaciğerin tamamı bağışlanamaz. Sadece bir kısmı alınabilir.

Bağış yapan 19 yaşını doldurmuş ve karar verebilecek durumda olmalıdır. Bağış yapan, yapılacak müdahalenin şekli, büyüklüğü, olası tehlikeleri ve sağlığına şimdi ve daha sonra gelebilecek zararlar konusunda bir doktor tarafından, başka bir doktorunda bulunduğu ortamda aydınlatılmalıdır.

Ölümden sonra bağış

Ölümden sonra nakil için organın alınması, ancak beyin ölümünün kesin tespit edilmesi ve izin alındıktan sonra mümkündür. Türkiye´de genişletilmiş gönüllülük yöntemi yürürlüktedir. Buna göre ortada Doku ve Organ Bağış Belgesi varsa, nakledilmek için gerekli organlar alınır, yoksa ölen kişinin akrabalarının rızası olursa ancak alınabilir. Önce ölüden kan örneği alınır. Kan grubu ve doku özellikleri tespit edilir. Bu veriler alınan organın kime nakledilebileceğinin tespiti için çok önemlidir. Ayrıca organın nakledileceği hastayı tehlikeye sokabilecek herhangi bir bulaşıcı hastalık veya organda tümor olup olmadığı da burada tespit edilir.

Beyin ölümünün tespiti

Ağır baş yaralanmaları, beyin kanaması, felç, beyin tümörü veya oksijen eksikliği nedeniyle beynin hasar görmesi (hipoksi), kan dolaşımının durması ve şok nedeni ile beyin ölümü (beyin fonksiyonlarının geri dönüşü kesin olmayacak şekilde kaybı) gerçekleşir. Zehirlenme, sinirlerin bloke olması, donma veya hormon/metabolizma koması gibi durumlar sonucu beyin ölümü yanıltıcı olabilir. Aslında bu beyin ölümü olmayabilir.

Bazı insanlar beyin ölümünün tespitine kuşku ile bakmaktadırlar. Bunlar organların alınması uğruna, beyin ölümünün erken tespit edilmiş olabileceği endişesini taşıyorlar. 2008 mart ayında Amerika´da 22 yaşındaki bir genç, yaptığı bisiklet kazası sonucunda, komaya girdi ve bir süre sonra beyin ölümü tespiti yapıldı. Ailesi organ bağışı için izin verdi. Fakat organ alımı işleminden çok kısa bir süre önce bir uyarıya tepki gösterdi ve 2 ay sonra taburcu edildi.

Eğer organ alınacak hasta, başka hücrelere de yayılma gösteren kanser hastalıklarından (metastas) birisine, HIV virüsü (Aids)´ne veya Creutzfeld - Jacob hastalığının aktif virüslerine veya organları kronik fonksiyon bozukluklarına sahipse, organ alınamaz.

Beyin ölümü tanısını, ülkemizde esas olarak 4 branştan oluşan beyin ölümü tespit kurulu koyar. Kurul nöroloji, nöroşirürji, anestezi ve kardiyoloji uzmanlarından oluşur. Bu tanının konması, geri dönüşü mümkün olmayan bir ölüm sürecinin başladığı anlamına gelir. O sırada kalp çarpıyor, solunum makineler yardımıyla sürdürülüyor olsa bile beynin kalıcı hasar gördüğü ve kişinin yaşama geri dönme olasılığının kalmadığı kabul edilmiş olur.

 

Dinsel yönü

Din İşleri Yüksek Kurulu´nun 6 Mart 1980 tarih ve 196 sayılı kararına göre organ bağışı İslam dinine göre caizdir. Kur´an-ı Kerim´de de (Maide Suresi, Ayet 32´ye göre) "bir kişiye hayat vermek, bütün insanlara hayat vermeye eşdeğer sevaptır” diye yazılı ifadelerle bilgilendirdi.

Ardından Borçka Toplum Sağlığından Dr. Ahmet Usta tarafından KOAH hastalığının tanımı, nedenleri, teşhisi ve tedavisi hakkında bilgilere yer verdi.

KOAH’ın“ Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı” isminin baş harflerinden oluşan kısaltılmış bir hastalık ismi olduğu ifade edilen açıklama da hastalığa dair şu bilgilere yer veriliyor.

KRONİK kelimesi uzun süredir devam eden anlamındadır.

OBSTRÜKTİF kelimesi tıkayıcı anlamındadır ve bu hastalıkta nefes borularının (bronşların) tıkandığını göstermek için kullanılır.

O halde KOAH’ı, “uzun süredir bronşlarda tıkanmaya neden olan bir hastalıktır” şeklinde tarif edebiliriz. Bu hastalığın en kötü yanı, bronşlarda oluşan tıkanmanın bir daha düzelmemesi ve tedavi olunmaz ise hastalığın sinsice ilerlemesidir.

Hastalığın en önemli nedeni SİGARA bağımlılığıdır.

KOAH yaklaşık olarak 20 yıl günde bir paket sigara içme sonrasında ortaya çıkar. Eğer günde bir paketten daha fazla sayıda sigara içiliyorsa bu zaman daha da kısalır. Hastalık genellikle 40 yaşından sonra belirti vermeye başlar. KOAH teşhisi alan kişilerin büyük çoğunluğu halen sigara içen veya çok uzun süre sigara içmiş ve bırakmış kişilerdir. Hastalık sinsi ilerlediği için ve sigara bağımlıları öksürük, balgam çıkarma gibi şikâyetleri önemsemedikleri için KOAH teşhisi konduğu zaman hastalar akciğer kapasitelerinin önemli bir kısmını kaybetmiş olmaktadırlar.

Sigara içen her beş, altı kişiden birinde KOAH gelişmektedir. Ülkemizde 20 yaş üstündeki kişilerin en az yarısı sigara bağımlısıdır. Dolayısıyla bizim gibi sigara içme alışkanlığının çok yaygın olduğu ülkelerde KOAH önemli bir halk sağlığı sorunudur. Ülkemizde en iyimser tahmin ile 5 milyon KOAH’lı vardır. Fakat bu hastaların sadece az bir kısmı teşhis edilmektedir. Hastaların önemli bir sayısı hastalıklarının farkında olmayıp öksürük, balgam çıkarma ve nefes darlığı gibi şikayetleri çok rahatsız edici olmadıkça doktora gitmemektedirler. Sigara bağımlısı olanların rahatsızlıklarında doktora gitmemelerinin önemli bir nedeni de sigarayı bırakmaları konusunda uyarı almaktan kaçmaktır.

Sigara dumanı ile nefes borularına ve hava keseciklerine zararlı gazlar ve maddeler dolar. Yıllar geçtikçe bu zararlı gazlar ve maddeler bronşların ve hava keseciklerinin yapısını bozmaya başlar. Bunun sonucunda bronşların hastalanmasıyla TIKAYICI BRONŞİT, hava keseciklerinin harabiyeti ve parçalanması ile AMFİZEM ortaya çıkar.

İşte KOAH adı altında bu iki hastalık yer almaktadır. Sigara içimi ile hem bronşlarda tıkayıcı bronşit hem de aynı zamanda amfizem gelişir. Akciğerlerde ortaya çıkan bu tıkanıklıklar ve bozulmalar sonucunda kana oksijen geçişi azalır ve vücudun oksijensiz kalması ile pek çok ciddi rahatsızlıklar doğar.

Oluşan bu bozuklukların tedavisi ve tamiri mümkün değildir. Akciğerler bu hastalık ile erkenden yaşlanır ve bozulur. Çünkü KOAH ilerleyici bir hastalıktır. KOAH başlayan bir hastada sigarayı bıraktıktan sonra bozuklukların tamamen ortadan kaybolması çok zordur. Ancak sigaranın bırakılması ile hastalığın ilerlemesi yavaşlar. Diğer yandan sigara bırakılmaz ise hastalık çok hızlı ilerler. KOAH için kullanılan ilaçlar sadece hastaların nefes darlığı şikâyetlerini azaltmak için kullanılır. Bu ilaçların hastalığı ortadan kaldırmak veya ilerlemesini yavaşlatmak gibi bir etkileri yoktur. Bu nedenle KOAH tedavisinin temelini sigarayı bırakmak oluşturur.

 

KOAH Belirtileri Nelerdir?

Öksürük, Balgam, Nefes darlığı Bu şikâyetler uzun süredir devam etmektedir.

Öksürük ve balgam çıkarma önceleri sadece sabah görülür. Balgam çok az miktarda çıkar. Hastalar genellikle bu şikâyetleri önemsemezler ve sigara içmenin doğal bir sonucu olarak kabul ederler. Gerçekte, şiddetli olmayan öksürük ile birlikte az miktarda balgam çıkarmak çok önemli bir hastalığın yani KOAH’ın erken habercisi olabilir. Eğer sigara içmeye devam edilirse ve hastalık ilerlerse öksürükler şiddetlenir ve balgam miktarı gittikçe artar. Hastalar günün her saatinde balgam çıkarmaya başlarlar. Bazen boğulacak kadar şiddette öksürükler olmaya başlar.

Nefes darlığı hastalığın erken dönemlerinde koşma, hızlı yürüme veya merdiven çıkma gibi eforlarda ortaya çıkarken, hastalığın ilerlemesi ile istirahatte dahi nefes darlığı oluşur. Genellikle öksürük, balgam ve nefes darlığı şikâyetleri 50 yaşına doğru ciddi şekilde artış gösterir.

Bütün bu yakınmalar kış aylarında ve özellikle hava kirliliğinin yoğun olduğu dönemlerde ve gribal enfeksiyonlar sonrasında çok artar.

Sigara içen kişilerde bu şikâyetlerden bir veya birkaç tanesi ortaya çıktığı zaman hemen bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir. Çünkü erken teşhis ve sigaranın bırakılması ile ancak bu ilerleyici ve akciğerleri sakat bırakan hastalıktan kurtulmak mümkün olabilir.

 

KOAH, nefes darlığının şiddetine göre dört gruba ayrılır.

1- Hafif KOAH; Ağır iş yapıldığı zaman veya hızlı yürüme ve merdiven çıkma esnasında bazen nefes darlığı hissedilir.

2- Orta KOAH; Ağır iş yapıldığı zaman veya hızlı yürüme ve merdiven çıkma esnasında genellikle nefes darlığı hissedilir. Bazen günlük işler yapılırken dahi nefes darlığı hissedilir. Gece uykusu rahattır, nefes darlığı nedeniyle uykusuzluk çekilmez.

3- Ağır KOAH; Günlük işler yapılırken genellikle nefes darlığı hissedilir. Şiddetli halsizlik vardır. Merdiven çıkmada çok zorlanılır. Gece nefes darlığı nedeniyle uyku düzeni bozulur.

4- Çok ağır KOAH; Otururken dahi nefes darlığı hissedilir. Oda içinde yürümek zorlaşır. İşe gidilemez.

Hastalığın ileri dönemlerinde kanda ve organlarda oksijen miktarı önemli oranda azalacağı için çok daha fazla rahatsızlıklar belirir. Bunlar;

Bol terleme, Dilde, dudaklarda, parmak uçlarında morarma, Şiddetli baş ağrısı, Çarpıntı, Gündüzleri uyuklama, geceleri uykusuzluk, Zihinsel faaliyetlerde azalma (unutkanlık, dikkatsizlik), Aşırı sinirlilik, Şiddetli halsizlik, yorgunluk, Zayıflama

Cinsel güçte azalma, Mide rahatsızlıkları, karında şişkinlik ve hazımsızlık, Kabızlık, Ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma hissi, Ellerde titreme

 

KOAH Nasıl Teşhis Edilir?

Hastalığın ilerlemesi ile kalp yetmezliği meydana gelebilir ve ayaklarda su toplama başlar. Kalp yetmezliği gelişen hastalarda hastalığın ileri dönemlerinde nefes darlığı çok şiddetlenir ve hastalar evden dışarı çıkamaz hale gelirler. Bu dönemdeki hastalar artık günün en az yarısında oksijen makinesine bağlı kalırlar.

Hastalığın çok ilerleyerek yukarıda belirtilen ağır rahatsızlıkların ortaya çıkmasını önlemek için yapılması gereken sigaranın terk edilmesidir.

KOAH teşhisi konmuş hastalara çok önemli bir sorumluluk yüklenmektedir. Bu hastalığın zararlı etkilerini bizzat yaşadıkları için çevrelerinde bulunan sigara bağımlısı yakınlarını ve arkadaşlarını uyarmak ve hatta baskı yapmak zorundadırlar.

KOAH ilerleyici ve geriye dönüşü olmayan bir hastalık olduğu için, ne kadar erken teşhis edilir ve ne kadar erken tedaviye başlanırsa hastalık o kadar az rahatsızlığa neden olacaktır. Ne yazık ki, KOAH’lı hastalar ilk teşhis edildikleri anda genellikle akciğer kapasitelerinin önemli bir kısmını kaybetmiş oluyorlar. Bunun nedeni öksürük, balgam ve nefes darlığı şikâyetlerini ihmal etmeleridir. Hastalığın hafif dönemde iken teşhis edilmesi ile tedavi kolaylaşacak, hastalar tedaviden daha çok yararlanacak ve hastalığın ilerlemesi durdurulmuş olacaktır.

KOAH, teşhisi çok kolay olan hastalıklardan birisidir. Bu hastalığı akla getiren iki önemli özellik vardır. Bunlar; 1- Sigara içimi. 2- Uzun zamandır ÖKSÜRÜK, BALGAM ve NEFES DARLIĞI şikâyetleri olması.

KOAH hastalığının kesin teşhisinde solunum testi yapılır. Bu çok kolay uygulanan bir testtir. Derin bir nefesle alınan hava solunum test cihazının plastik borusu içinde çok hızlı bir şekilde üflenir.

KOAH erken teşhisi için: sigara içen ve 40 yaşını aşmış herkes yılda bir kez solunum testi yaptırmalıdır. Uzun süredir öksürük, balgam ve en önemlisi nefes darlığı şikâyetleri olan sigara içicilerde KOAH riski çok yüksektir. Bu kişilerin en kısa sürede solunum testi yaptırmaları gerekir.

Solunum testi ile hem KOAH teşhisi konur hem de hastalığın şiddeti belirlenir. KOAH tedavisi hastalığın şiddetine göre planlanacaktır” dedi.

Daha sonra Borçka Toplum Sağlığı Merkezinden Dr. Ece Bilgiç tarafından Astım hastalığı ile ilgili verdiği bilgilendirmede;

Astım Hastalığı Nedir?  Nasıl Oluşur?  Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Solunum yollarında gerçekleşen iltihaplanmalar ve daralmalar nedeniyle ortaya çıkan hastalığa astım adı verilir. Bu daralmalar ve olumsuz gelişmeler mukozanın şişmesine ve burada bulunan sıvının düzenin şekilde artmasına neden olur. Hırıltı,öksürük,nefes darlığı, göğüste sıkışma hissi astım’ın en büyük belirtilerinden bir kaçıdır. Bu belirtiler genellikle nöbetler halinde gerçekleşir ve belirli bir zamanı yoktur. Soğuk algınlığı’nın ilerlemesi ve belli başlı alerjik rahatsızlıklar Astım hastalığını tetikleyebilir. Teşhis ve tedavide geç kalındığı takdirde belirtiler daha sıklaşır ve rahatsız edici bir hal almaya başlar. Astımı tetikleyen en bilinen etkenlerden bir tanesi toz böcekleridir, polenler ve küf mantarları da toz böceklerinin yanına eklenebilir. Bunun yanı sıra sigara dumanı ve bazı ilaçlar da astımı tetikleyen etkenler arasında yer almaktadır.

Belirtileri Nelerdir?

Astım hastalığının en büyük belirtisi, hasta olacak kişi hırıltılı nefes almaya başlar ve sürekli olarak göğüs kafesinde bir sıkışma ve nefes alma konusunda sıkıntı çektiğinden bahseder,normal insanlara göre daha çabuk yorulur ve hareket etme mesafesi kısalır. Çok nadir de görülse öksürük de astım hastalığının belirtileri arasındadır.

Ne Gibi Önlemler Alabiliriz?

Allerjik rahatsızlıkları olan hastaların bulunduğu oda muhakkak havalandırılmalı ve sürekli olarak temiz tutulmalıdır. Yatak odasında bulunan kılıf, çarşaf gibi ürünler düzenli olarak değiştirilmeli ve sık sık yıkanmalıdır. Sigara dumanı ve içilen oda hastalar için çok tehlikelidir bunun yanı sıra astım belirtisi olan insanlar içinde astımı tetikleyen en büyük etkenlerden bir tanesidir. Sağlıklı bir insanın odasında içilen sigara bile bu hastalığa sebep olabilir, özellikle hamile bayanlar doğuma kadar sigaradan uzak durmalıdır, anne karnındaki bebek sigaradan olumsuz etkilenmektedir ve doğacak çocuk astım hastası olarak doğabilir.

 

Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

1. Rahatlatıcılar: Astım hastalığının ilk aşamasında kullanılan ilaç tedavisidir. Teşhis konulduktan sonra uygulanır ve hastada görülen belirtiler bu tedavi yolu ile yok edilir ve hasta eski sağlıklı haline kavuşur.

2. Önleyiciler: Hastalığın ilerlemesi ve tedavinin gecikmesi sonucunda kaydedilen aşamadır. İlaç tedavisi düzenli bir şekilde gerçekleştirilir ve ilk aşamaya göre tedavi daha uzun sürer.

3. Acil ilaçlar: Hastalığın çok fazla ilerlediği aşamadır, bu aşamada hastanın geçirdiği nöbetler sıklaşır ve bu noktada ilaç tedavisi nöbetleri sona erdirmek ve anında müdahale etmek için kullanılır, tedavinin amacı hastayı o an rahatlatmak ve eski haline geri döndürmektir.

Kişisel Sorumluluklar Nelerdir? Neler Yapabiliriz?

İlaçlar reçetede belirtildiği gibi ve düzenli bir şekilde alınmalıdır, bunun yanı sıra doktorunuzun belirttiği şekilde ve sıklıkta kullanılmalıdır. Sigaranın bulunduğu ortamdan mümkün olduğunca uzak durmalısınız, sigara astımın en büyük tetikleyicisidir. Bu hastalık kronik bir hastalık olduğu için uzmanlar düzenli olarak doktor kontrolünden geçmenizi tavsiye ediyor. Düzenli yapılan egzersiz ve spor faaliyetleri astım hastalığının en büyük düşmanı ve engelleyicisidir” diye ifadelerde bulundu.

 

Bilgilendirme sonunda soru cevap şeklinin ardından sona erdirildi.


Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com