Dört Dörtlük Hüsran!
Türk Eğitim Sen Artvin Şubesi Başkanı Nizamettin Torun, hükümet ile memur sendikaları arasında gerçekleştirilen toplu sözleşme süreci sonrasında hakem heyeti tarafından verilen zam oranlarının ardından bir açıklama yaparak süreci “Dört Dörtlük Hüsran!”olarak nitelendirdi.
Türk Eğitim Sen Artvin Şubesi Başkanı Nizamettin Torun açıklamasında; “Bu yıl Mayıs aynını toplu sözleşme tiyatrosunu seyrederek geçirdik. Tiyatro, memuru aldatma, mağdur etme üzerine kurgulanmış bir senaryoya dayanıyordu. Son perdede Hakem Kurulu yer aldı. Hakem Kurulu bu yıl için 4+4, gelecek yıl için 3+3 diyerek perdeyi kapadı. Karar 7´ye karşı 4 oyla kabul edildi. Teklife evet diyenler arasında Memur-Sen tarafından kurula önerilen öğretim görevlisi Aydın Başbuğ’un da bulunması manidardır!
İşin garibi, Hakem Kurulunun kararındaki miktarın yetkililer tarafından çok önceden telaffuz edilmiş olmasıydı.
Sahnede, “Memurları, emeklileri enflasyona ezdirmedik deyip, ülkenin kaymağını yandaş çevrelere dağıtanları gördük. Sözde sendikanın, büyük bir nimetmiş gibi aylardır dillendirdiği, “Size toplu sözleşme hakkı kazandırdık” söylemi bu sefer hükümet tarafından, “Size toplu sözleşme verdik, daha ne istiyorsunuz (nankörlük etmeyin)” söylemine dönüştürüldü. Grevsiz toplu sözleşmenin ne anlama geldiğini sanıyorum kendileri de görmüştür.
Hükümet bu sonuçla, “Ben istediğime, istediğim kadar, istediğim zaman veririm” demektedir. Neticede oyun hayal kırıklığı ile sonuçlansa da çok ders verici olmuştur. Aylarca memuru, öğretmeni aldatanların maskeleri düşmüştür.
Hükümet öğretmeni akademisyeni yok saymıştır. Maaşta, ek ödemede, özlük haklarında öğretmen dışlanmıştır.
Eğitim sadece Türkiye’nin değil dünyanın bütün ülkelerinin birinci sorunudur. Her ülke nitelikli bir eğitime sahip olmak için çaba sarf etmektedir. Eğitimin merkezinde yer alan öğretmenin her ülkede özel bir yeri vardır. Yetiştirilmesi, çalışması düzeni ve ücretiyle diğer memurlardan farklıdır.
Öğretmenin haftada 15 saat çalıştığı söylemi, öğretmenin 3 ay tatil yapıyor söylemine benzemektedir. Hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Ayrıca, bir öğretim yılında olması gereken eğitim işgünü sayısını, üç ay tatil yaptığımızı söyleyen Ömer Dinçer’in başında bulunduğu bakanlık belirlemektedir. Verilen bilgiler sadece öğretmeni rencide etmiyor, ayrıca yanlış bilgilerle kamuoyu yanıltılmaktadır.
Mesele, eğitim ve öğretime verilen değerle ilgilidir. Eğitime ve öğretmene verilen önemin tarihimizde, kültürümüzde bolca örnekleri bulunmaktadır. Bize ait ne varsa bütün değerlerin içini boşaltanların bunu anlamasını beklemiyoruz.
Ali Kuşçu’yu İstanbul´a getirterek 200 altın maaşla Ayasofya´ya müderris (profesör) olarak görevlendiren Fatih’i, “Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” diyen Hz. Ali’yi ve “Paşam vekil maaşlarını düzenleyeceğiz, ne kadar verelim?" sorusuna, "Öğretmen maaşlarını geçmesin" diyen Atatürk’ü bugün bulamayacağımızı biliyoruz. Ama, öğretmeni aşağılayan zevatın şöyle bir Fransa’ya, Almanya’ya Lüksemburg’a ve hayran oldukları ABD’ye bakmalarını isteme hakkımızın olduğunu düşünüyoruz. Öğretmeni, en az maaş alan personel konumuna düşürenler için belki Afrika ülkeleri de ders verici olabilir.
Öğretmenle memurun karşı karşıya getirilmesi, memurun karşısını işsizin dikilmesi artık çok bayatlamıştır. Memur, öğretmen ve emekli aynı sefaleti paylaşmakta, aynı mücadeleyi vermektedir. İşsizliğin sorumlusu memurlar değil, beceriksiz hükümetlerdir.
Bu ülkenin ağababaları para ile oynarken; öğretmenler, memurları, ,işçileri, emeklileri açlık ve sefalet içinde yaşarsa işte o zaman kıyamet kopar; Türkiye Yunanistan’a döner.
Bu ülke hepimizin, biz memurlar, ülkemizin Yunanistan’a dönmemesi için fedakarlığa hazırız. Ancak, öncelikle bizi yönetenlerden, milletvekili, bakan, danışman, müsteşar gibi yüksek maaş alanların maaşlarında fedakarlık yapmalarını ve bize örnek olmalarını bekliyoruz.
Memurlar, hizmetliler, bütün öğretmenler mağdur edilmiştir. Emekliler en çok ezilen kesimi oluşturmaktadır.
Anayasa değişikliğine evet derken, nikah masasından söylediklerinden daha çok emin olanlar lütfen bir adım öne çıkıp yaşadığımız toplu sözleşmeyi açıklasınlar. Ocak ayından bu yana zamlı maaş alamayanlara hükümet adına vaatte bulunan, fısıltı gazetesini kullanarak umut pompalayan malum sendika mensupları çalışanlara bir açıklama yapsınlar; kim aldattı, kim yalan söyledi?
Bu oyun burada bitmez, şimdi sahnede çalışanlar yer alacak. Genel Merkezimizin alacağı kararlar doğrultusunda ve diğer sendikalarla birlikte sonuç alıncaya kadar eylemler sürecektir.”ifadelerini kullandı.
|