Türk Eğitim Sen Artvin Şube Başkanı Nizamettin Torun yaptığı yazılı açıklamada; “MEB’nın Akordu Bozuldu!” dedi.
Torun, yaptığı basın açıklamasında şu bilgilere değindi; “Sonbaharda eğitimde kaos yaşanacak demiştik, sonbahara kalmadan milli eğitim toz duman.. Milli Eğitim Bakanlığı 4+4+4’ün ortaya çıkardığı karışıklığı düzeltmek bir yana yapması gereken sıradan işleri yapamaz duruma gelmiş bulunuyor. Okulların ilkokul ve ortaokul olarak belirlenmesi, norm kadroların mebbis üzerinden girilmesi gerekiyordu. Bu işlemlerin yapılması için Bakanlık emir veriyor ancak ortada ilkokul ve ortaokul haftalık ders dağıtım çizelgesi yok. Okul müdürleri eski ders dağıtım çizelgesine göre norm kadroları güncelliyor. Güncelleme bittikten sonra 25 Haziran’da ders dağıtım çizelgeleri yayımlanıyor.
Mayıs ayında yayınlanması gereken kılavuz yayınlanmamış ve Haziran ayında bitirilmesi gereken il içi ve iller arası yer değiştirmeler hala yapılamamıştır. MEB kendi yönetmeliğini ihlal ederek öğretmenleri mağdur etmiştir.
İllerde ilköğretim okulları ilkokul ve ortaokul olarak belirlenirken bazı okullarda ikili öğretim (sabahçı-öğlenci) zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu okullardan bir kısmının da ilk ve ortaokul bir arada eğitim vermesi kararlaştırıldı.
Ortaokullarda okutulacak seçmeli dersler, seçmeli dersler için yeterli sayıda öğretmen bulunup bulunmayacağını da yine okullar açılınca göreceğiz.
Yeni sistemin getirdiği bir başka sorun da norm kadro fazlası durumuna düşecek sınıf öğretmenleridir. MEB, derslik başına düşen öğrenci sayısını aşağı çekerek bu sorunu çözeceğini düşünüyor. Sınıfları ikiye bölmek için her yerde hazır derslikler olmadığını Bakanlık bilmezden geliyor.
İlimizde gelecek öğretim yılında hala 35 okulda BSİO uygulamasının yapılacak olması önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Buna bir de ikili öğretimi eklememiz gerekiyor. İkili öğretim ortaokul öğrencilerinin ve öğretmenlerinin sabahın köründe okula gitmeleri, ilkokul öğrencilerinin ise (beş yaşındaki çocuklar dahil) akşamın karanlığında eve dönmeleri anlamına gelmektedir. İkili öğretimde yöneticiler günde yaklaşık 12 saat görev yapmak zorunda kalmakta, bir çok sorun yaşanmakta ve sonuçta eğitimin kalitesi düşmektedir.
Birleştirilmiş sınıf uygulaması yapılmayan ve taşıma imkanı olmayan köylerdeki öğrenciler yatılı ilköğretim okullarına gönderilecek. 5 yaşındaki çocuklar da yatılı okumak zorunda kalacaktır.
MEB’in 25 Haziran 2012 tarihli, İlkokul ve ortaokul haftalık ders dağıtım çizelgesinin sorunlu olduğunu görüyoruz.
MEB, İlköğretim kurumlarında ders saatlerini azaltma yönünde daha önceki uygulamalarını unutmuş, ders saat sayısını ilkokullarda 30, ortaokullarda 36-37 saate kadar çıkarmıştır. Zorunlu ders saati 28-29 olan ortaokullarda hangi seçmeli dersler hangi saatlerde okutulacak. Aylardır dillendirilen seçmeli ders havuzundan bu dersler nasıl çıkarılacak. İlköğretim Kurumları haftalık ders saati çizelgesinde toplam ders saati 30 saat iken şimdi 37 saate kadar çıkıyor. Bir ortaokul öğrencisi 37 saat ders nasıl görecek?
Adı geçen çizelge ile, “Yaşayan diller ve lehçeler” adı altında Kürtçeyi eğitim dili haline getirildiğini görüyoruz.
Hiçbir ciddi devlet egemenliğini paylaştırmaz, eğitim ve öğretim dilini çoğulcu kılmaz. Bize çok dilli eğitimi tavsiye eden ülkeler bunun tersini yapmaktadır.
İngilizce milli birliğin ve Amerikan kimliğinin en önemli güvencesi olmuş ve olmaya devam etmektedir..
Almanya da konuya bakış bakımından ABD’den farklı değildir. “En iyi entegrasyon asimilasyondur” diyen, “herkesin anadili Almanca olmalıdır” beyanatı veren Alman siyasetçiler bu yönde uygulamalara gitmişlerdir.(Mustafa Erkal -Yeniçağ 25.06.2012) Bazı derslerin Türkçe, bazı derslerin Almanca olarak işlendiği iki dilli sınıflar 1996’dan itibaren kaldırılmıştır.
Türkiye’de mahalli diller pazarı kurulmaktadır. Türkçe’nin önüne sözde rakip mahalli diller çıkarılmaktadır.
Şehirden şehre değişen Kürtçe’yi seçimlik ders yaparak mahallilikten milliliğe yükseltmek, siyasi malzeme yaparak devletleştirmek, mahalli dil üzerinden ırkçılığa imkan tanımak bilimsellik ve akılla bağdaşmaz.
NOT: İMF’ye 5 milyar dolar vermekle övünen hükümet toplu sözleşmede zam olarak memura 2.5 milyar doları çok görmüştür.”
|