Dağ Başını Duman Almış Türk Ocakları Artvin Şubesi Başkanı Hüseyin Kurt Milli Mücadelenin 100. Yı

2019-05-28 08:08:58

 Dağ Başını Duman Almış

Türk Ocakları Artvin Şubesi Başkanı  Hüseyin Kurt Milli Mücadelenin 100. Yılı dolayısıyla yazılı açıklama yaptı.

Türk Ocakları Artvin Şubesi Başkanı  Hüseyin Kurt, “1919 yılı, Türk’lük için karanlık, fakat ümitlerle doludur.Samsun’a çıkılmıştır ama , Milli Mücadeleyi , Samsun  merkezde kalarak başlatmak güvenlik açısından büyük sıkıntılar yaratacaktır. ( Samsun merkez, İngiliz kontrolündedir.) Daha güvenli iç kısmlara bir an  önce ulaşılmalı ve Mücadeleye başlanmalıdır. Hedef , Havza’dır. Havza, daha güvenlidir. Kaplıcasından istifade etmek zahiri sebeptir.” Dedi.

  Bundan sonrasını, Mustafa Kemal Paşa, şöyle anlatır:

“ Mıntıka Palas otelinden Almanlardan kalma üstü açık eski  püskü  Benz  otomobil ve birkaç çift atlı yaylı arabayla yola çıktık. Yaşlıca bir Hıristiyan yurttaş olan şoförümüz, otomobili bin bir güçlükle çalıştırabildi. Şoförün  yanındaki koltukta oturuyorum. Arkaya da  9. Ordu Kurmay  Başkanı Kazım Bey ( Dirik ), Heyeti Sıhhiye Başkanı Refik Bey ( Saydam ) ve Doktor İbrahim Tali Beyler oturdu. Samsun içinden kışlaya çıkan yol dikti. Otomobilimiz dik yokuşlara, hemen boyun eğiyor, binicilerini oracıkta bırakmaktan hoşlanıyordu. Hemen  şoförden başka hepimiz iniyor, iterek bu öksürüklü Benz’I, yokuş yukarı çıkarmaya çalışıyoruz. Otomobilimiz, yine bir tarlanın yanında öksürdü, tıksırdı ve durdu. İndik.

Yolculuğumuz sürüyor. Kavak Bucağına vardık. Hükümet Konağına inip, İlçenin ileri gelenleri ile görüşmek istediğimi söyledim. Pontus eşkiyasını kovalamağa geldiğimi işiten bütün Kavaklılar, çevreme toplandılar. Ismarladığım kahveyi yavaş yavaş höpürdetirken, bir konuşma kapısı açtım:

Ne haldesiniz bakalım. Sorma , Paşam. Eziyet çekiyorsunuz, elbet. Eşkiyanın aman verdiği var mı ki ? Hükümetin imzaladığı mütarekeden memnun musunuz ? Hayır, Paşam. Neden ? Düşman içimizde yaşıyor ve onları tutuklayan yok. Bizler ise bu merhametsiz ve gaddar çetelerle başa çıkacak durumda değiliz.

Pekala ne yapmayı düşünüyorsunuz ?

Bizi düşünen, derdimize çare bulacak olan kumandanlarımız, büyüklerimiz ne emrederlerse onu.

Bu uğurda gerekirse dedelerimizden kalma silahları da yağlar, öne atılırız.

İkiyüz atlı ile emrindeyim Paşam.

Yola çıkmak için davrandık. Kavaklıların ellerini sıkarken:

Allah’a ısmarladık dedim. Burada bir Müdafaa-I Hukuk derneği  kurunuz ve bana Havza’ya bilgi veriniz.

Yola çıktık.Bir an önce Havza’ya ulaşmak istiyorum. Ara sıra arabayı ben kullanıyorum.Bir dönemeçte, direksiyon benim elimdeyken, otomobil  tamamen durdu. Yaylılar oldukça gerilerdeydi. Çevremiz orman, en yakın köy, yürüyüşle yarım saat çekiyor. Arabadan indik. Havza’ya başka bir araçla gitmekten başka  çare yok. İncecik vücutlu, zayıf bir adam olan Refik Bey’e ( Saydam ) yaklaşarak sordum:

Doktor, Havza’ya kadar yürüyebilir misin ?

Yarım saat ilerideki Karageçmiş’e gidip oradan bir araba tutmayı kararlaştırdık. Yokuş yukarı yürümeye başladık. Arkadaşlara:

 Size yorulmamanız için bir çare önereceğim. “ Dağ Başını Duman Almış “ marşını biliyor musunuz ?

Hepsi birbirinin yüzüne baktı. Hiçbirisi de bunu tam olarak bilmiyordu. Hemen önlerine geçtim ve söylemeye başladım:

Dağ başını duman almış

Gümüş dere durmaz akar

Güneş ufuktan şimdi doğar

Yürüyelim arkadaşlar.

Bunu bir iki kez söyleyince diğerleri de hemen öğrendiler. Göğüslerini  gererek, boğazlarının bütün gücüyle söylemeye başladılar

Bugün, Türk Gençliği  bir araya geldiği vakit bir marş söylemek isterse “ Dağ Başını Duman  Almış “ marşı ile sesini yükseltir. Bu mars, bilhassa 1936 yılından sonra, aramızda  daha kapsamlı bir nitelik almıştır. Bugün, Türk Gençliği bu marşı söylediği zaman, yılların ardında kalan ve Mustafa Kemal Paşa’nın otomobilinin geçtiği Anadolu’nun dağ başlarını hatırlamalıdır.

 1936 yılındayız… Yaz aylarında Atatürk İstanbul’dadır. Boğazlara dair antlaşma Montrö’de imzalanmıştı. Bununla İstanbul ve Çanakkale boğazlarında kayıtsız şartsız devlet egemenliğini kurmuştuk. O yıl, İstanbul ‘da Balkan Antantı’nın bir gösterisi olarak, Balkan Uluslarının katılımı ile bir festival  hazırlanmıştı. Bu maksatla Beylerbeyi Sarayı’nda toplanılmıştı. Atatürk, Ulusal giysileriyle oyunlar yapan Balkanlıları zevkle seyretti. Türkiye’nin bir çok bölgelerinden  bu festival, Ulsal giysileriyle katılan gruplar gelmişti. Bunların çeşitli hareket ve melodilerle yaptıkları danslar seyredildi. Atatürk,  bunlardan özellikle Karadenizkıyılarına özgü olan oyunları pek beğenmişti. Bundan esinlenerek, 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkışını hatırladı. “Dağ Başını Duman  Almış “ marşını , Samsun’dan Ankara’ya kadar olan yolculuklarında, nasıl söylediklerini orada bulunanlara anlattı. “ Anadolu’nun dağ başlarını, tekerleklerini çuvalla doldurduğumuz kırık dökük otomobillerle aşarken, bu marşı söyletmeyi yanımda bulunanlara adet ettirmiştim “ diyordu.

İşte, Atatürk yabancıların da bulunduğu bu festival eğlentisinde, yurdun dört bir tarafından gelen gençlere, 1919 yılının tarihini, bu marşı söyleterek hatırlattı. Çünkü bağımsız bir yurt sahibi olarak, Balkanlıları bu şekilde konuk edebilmek, ancak o çetin günlerin, ulusal zaferle sonuçlanmasıyla mümkün olabilmişti.

Türk Gençliği’nin Gençlik Marşı’nın tarihi geçmişi böyledir. Ne mutlu O’nu yüreğinde hissedip söyleyenlere…                                                                                                        22 Mayıs 2019

Kaynak:

1)Atatürk Hakkında Hatıralar ve Beleler. ( Afet İnan )

2 ) Atatürk, Atatürk’ü anlatıyor – II – ( İbrahim Karakaş – Gülnur Aksop )                  


Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com