KİTAPLAR ARASINDA
NEDEN ve NASIL MANKURTLAŞTIRILIYORUZ?(*)
Aydın KARASÜLEYMANOĞLU
Bir kişinin, zihinsel fonksiyonlarını kullanamaz hale getirip, onu yönlendirme olgusu çok eskilere dayanır. Bireyleri mankurtlaştırma yöntemi çoğumuzca bilinmektedir. Eskiden kazınan kafasına deri geçirilen ve güneşte aç susuz bırakılan kişi, derinin kafasını sıkması, acılar içinde kıvranması sonucu aptallaşır. Biri onu kurtardığında onun kölesi olup her dediğini yapar. Düşünemeyen, içinde bulunduğu ortamı algılamayan, bedensel melekelerini yitirmiş kişilerin sömürülmesi kolaylaşır.
Kölelik dönemindeki egemenlerin, bu konuda uyguladığı yol ve yöntemler usumuzdan henüz silinmiş değildir. Yüz milyon dolayında insanın yaşamına mal olan, kısırlaştırma, mikrop yayma, aç bırakma, yerinden yurdundan etme gibi insanlık dışı uygulamalar unutulacak gibi değildir.
Bireyleri köle yapmanın yanında, günümüzde ülkeleri de mankurtlaştırmak için de yöntemler geliştirildi. Emperyalistler, hedefe koydukları ülkenin ulusal değerlerini yok ederek, halk arasında yanlış algılar yaratarak, entrikalar çevirerek, terör oluşturarak, ekonomik krizlerden yararlanarak, geniş kitleleri mankurtlaştırmaya çalışırlar. Halkı uyuşturup, yapay gündemlerle uyutarak sömürüye açık hale getirmeyi amaçlarlar. Öz değerlerine uygun refleks gösteremeyen, üretken eğitimle geliştiremeyen, diğer ülkelerle yarışmak yerine onlara hayranlık duymakla yetinen toplumlar, sömürünün ağına düşmeye hazır hale gelirler.
Küreselleşme adıyla alt kültürlerin baskılanması, tüketim alışkanlığının yaygınlaştırılması, ulaşım ve iletişim araçlarının geliştirilmesi, kapitalist düzen için iyi bir ortam yaratmıştır. Yalnız olan bireyler, örgütlü kapitalizmin karşısında direnç gösterememektedir. Medyasıyla, sinemasıyla, gençleri içi boş ideolojilere tutsak etmesiyle, moda hastalığını günlük yaşama eklemlendirmesiyle, egemenlik alanlarını genişleten bu düzene karşı gelmenin tek yolu bilinçlenmektir.
Eğitim anlayışı çağın gerisinde kalan, okuyup yazanı dışlanan, bilim ve çağdaşlığı önemsemeyen ülkelerin bilinçlenme olasılığı çok azdır. Bilim yuvalarını, siyasal iktidarların arka bahçesi yapma eğilimi, eleştirel düşünen, sorgulayan, yargılayan bireylerin yetişmesinde en büyük engeldir. Kolayca yönlendirmek için bu gizli mankurtlaştırmadan yararlanılmaktadır. Sahte din anlayışı, oluşan boşlukların doldurulmasında kullanılmamalıdır. Din ticarete ve siyasete alet edilerek, gerçek din yozlaştırılmamalıdır. Kutsal değerler sömürülerek sapla saman yeniden karıştırılmamalıdır.
Dr.İkram Çınar'ın genişletilmiş 3.baskısı yapılan “Neden ve Nasıl Mankurtlaştırılıyoruz?” kitabını okurken, usumuza gelenlerdir bunlar. Dr.İkram Çınar, kitabında ülkemizin içinde bulunduğu durumu ayrıntılarla yansıtıyor. Emperyalizmin ülkemizdeki oyunlarını, görünür ve görünmez yanlarıyla sergiliyor. Derin gözlemlere, bilimsel değerlendirmelere dayanan saptamalarda bulunuyor. Aydınlarımızın bile ele almadığı hususları, altı çizilecek kavramları okurların dikkatine sunuyor. Bunun gibi kitapları okumadan, bu tür konuları iyi anlamadan, emperyalistleri iyi tanıyorum, sömürüyü yeterince biliyorum, demek zordur.
Eğitim alanında değişik görevlerde bulunan Dr.İkram Çınar, Eğitim Yönetimi ve Denetimini uzmanı. “Bilgi yönetimi” konusunda doktora yaptı. Şu anda Kafkas Üni. Eğitim Fakültesinde öğretim üyesidir. “İlkokuma ve Yazma Öğretimi” “Öğrenci Kulüpleri ve Demokrasi Kültürü” adında kitapları vardır. “Eğitime Giriş” “Eğitim ve Şiddet” “Birleştirilmiş Sınıflarda Öğretim” kitaplarının da ortak yazarlarındandır. Ulusal ve uluslararası toplantılarda bildiriler sunan Dr.İkram Çınar’ın çok sayıda yayınlanmış araştırmaları bulunmaktadır. İnternetten “Eğitişim Dergisi”ni yayınlayan Yazar, uzmanlık alanında bilimsel konferanslar da vermektedir. Eğitimle ilgili ulusal dergilerde editörlük ve hakemlik de yapmaktadır.
Yazar bu kitabında, bağımlılık yaratılarak, halkı kültürsüzleştirerek, yozlaştırılarak, ideolojilerle kavramları saptırarak, bilimsellikten uzaklaştırılarak, sahte din anlayışını yayıp, yapay gündemlerle halk uyutularak mankurtlaştırıldığını savunuyor. Bu süreçte, Batı’nın uygarlığına ulaşma çabası göstermeden, sadece hayranlık duyulmasının mantıksızlığını ortaya koyuyor. Emperyalistlerle yerli işbirlikçilerinin, ülke gerçekleriyle bağdaşmayan eğitim programlarını dayatmalarını eleştiriyor.
Tarihsel materyalizmin çağ sınıflamasına da değinen Yazar, tarım toplumundan sanayi toplumuna, oradan da bilişim toplumuna geçişi ayrıntılarıyla anlatıyor. İnsanlığın geçtiği bu aşamaları ilkel toplum, efendi-köle toplumu, feodal, kapitalist, sosyalist ve komünist olarak sınıflandırıyor. Bu süreçte kültürel değişimlerin, yeni paradigmaların oluştuğunu vurguluyor. Ezen ve ezilen sınıfların tarihsel süreç içinde belirginleşen çatışmasına değiniyor. Küreselleşmeyle sömürünün sistematik hal aldığına, ülkeleri mankurtlaştırarak kaynaklarını ele geçirme çabalarına dikkat çekiyor. Bu konularda örnekler veriyor. Kendi gözlemlerinin yanı sıra, bu konularda söz söyleyen yazar ve bilim adamlarının saptamalarını da aktarıyor.
Dr.İkram Çınar bu kitabında, bağımsızlığı Atatürk’le, sanat ve kültürü eğitimle özdeşleştirerek yorumluyor. Ülkeye hizmet verdiği sanılan kültür araçlarının işlevsizliğini, yozlaştırıcı yayın yaptıklarını dillendiriyor. Kitapsızlaştırmaktan tutun da, bilgi savaşlarına, ulusal eğitimin sağladığı bilincin ülkeler için en büyük güç olduğuna kadar değişik konuları işliyor. Özetle sömürünün ön hazırlığı olan mankurtlaştırmaya dönük her şeyi derinlemesine ele alıyor. Bir aydın olarak, uyarma görevini yapıyor. Güncel ve sürüp giden olgulara, saplantılara, yaratılan algılara, yanıltmalara bilim penceresinden bakarak değerlendiriyor.
Bir yazı boyutunda, kitaptaki tüm konuları yansıtmak kolay değil. Atlamadan, saptamaları görmezden gelerek ya da özetini sunarak değerlendirmeye kalksanız bile sayfalar dolusu yazmak gerekiyor. Dr.İkram Çınar dostumuzu, böyle özenli ve değişik çalışmayı fikir dünyamıza kazandırdığı için kutluyoruz. Bu yapıtı aydın geçinenler başta olmak üzere, eğitimcilerimize, yöneticilerimize, siyasilerimize, yazarlarımıza, çizerlerimize, dolayısıyla herkese öneriyoruz.
Yazımızı, kitaptan kısa alıntılar yaparak sonlandırmak istiyoruz:
“…Mankurtlaştırma; bir dış gücün içerideki egemen sınıfla işbirliği yaparak, ülkenin eğitim ve kültür politikalarını milletin aleyhine değiştirerek ulusal kimliğinden uzaklaştırma, kendi toplumuna yabancılaştırma, bilinçsizleştirme ve sömürüye açık hale getirme, sonra da yardım ediyormuş kanaati yaratarak toplumun zihnini yeniden kurgulayıp sömürgecilerin zihinsel kölesi durumuna getirmek için milleti kendi değerlerine düşman etmeyi anlatan sosyo-kültürel bir kavramdır...”(sayfa 17)
“…Batılılar uygarlıkta yarışacak bir Türkiye değil zorla sömürgeleştirilecek, istedikleri yerde kullanmak üzere askerleri olmamızı istiyorlar. Buna “evet” demek için bizim mankurtlaştırılmamız gerek…” (sayfa 23)
“…Müttefik olduğumuz bazı devletlerin Türkiye’deki terör örgütlerini desteklediği, finansman sağladığı ortaya çıkmasına rağmen konu kapatıldı. Birçok ülkenin savaş nedeni sayacağı durum sineye çekildi! 30 bin evladı yok edildi, milyarlarca lira bu uğurda harcandığı için ekonomik krizler oldu, hizmetler felce uğradı, toplumsal doku zedelendi…” (sayfa 27)
“…Hayvanlardan inek, boğa ve öküzün davranışları birbirinden farklı özellikler taşır. İnek tam bir “uyumcu” boğa “iddiacı, rekabetçi ve dediğim dedikçi” aslında iğdiş edilmiş bir boğa olan öküz ise “bananeci” ve tam da “kullanılmak üzere” eğitilmiştir…” (sayfa 269)
Bu makale 50674 kez okundu.
21.12.2024 | Ziyaretçi |
Online | 32 |
Bugün | 4997 |
Toplam | 21414872 |