

Küçük Åžehir Artvin…
Sevgili okurlar yazarken nasıl mutlu olduÄŸumu nasıl keyif aldığımı sizlere anlatamam. Farklı bir içsellik, bitmeyen zindelik ve sanki her yaşın güzelliÄŸini anımsatan güçlü bir duygunun dayanılmaz ÅŸiddette zindeliÄŸinin umuda dönüÅŸen gülüÅŸü çizgi çizgi doluyor yazınsal yüreÄŸime. Yazdıkça hala kavak yellerini estiriyorum bir yandan başım dönüp duruyor. Bir yandan farklı yüreklere seslenmemin tutkusunu o dayanılmaz ivmesel heyecanını yaşıyorum. Yazılarımda yaÅŸadığım bu ÅŸehirden hep küçük ÅŸehir diye söz ediyorum. Bunu niçin yaptığımı tam olarak bilmiyorum. Belki çocukluk anılarımın bir yanını korumak içindir bu yaklaşımım ve belki bazen insan kendinden ve kalabalıklardan korktuÄŸu olur ya hep bir sessizlik bir huzur ve dinginlik ister ya… Kim bilir belki onandır bu yaklaşımım. Ve belki hala o küçük köy kent görünümünü sürdürdüÄŸü içindir bu içtenliÄŸim.
Gelin yıllar öncesine dönelim ve küçük ÅŸehrin arÅŸivine ve birazda bam teline dokunalım ister misiniz? Çok yıllar önce benim çocukluÄŸumun biraz öncesinde ÅŸehrin giriÅŸin de İnönü parkı varmış. (Åžimdiki AVM’nin yerinde) Parkın ortasında güzel bir havuzu etrafı parlak renkli çiçeklerle çimen ve aÄŸaçlarla çevrili pek güzel rengarenk bir görüntüsü varmış. O dönem insanlar gezintiye çıktıkların da muhakkak parka kadar gelir, çayını içer uzun süre dinlenerek o güzelliklerin tadını çıkarırmış. Yıllar sonra orası park adı altında sanayi sitesine çevrildi. Marangozlar, makasçılar, motorcular, Radyatörcüler, demirciler, lastikçiler, yedek parçacılar, çay ocakları yer alırdı. Birde belediyenin çalıştırdığı ve kamyonların ağırlıklarını ölçen kantar vardı. Park iki kademeliydi aÅŸağıdaki düzlükte taksi, minibüs, kamyon gibi araçların tamir edildiÄŸi iÅŸyerleri, yukarı giriÅŸinde de daha çok sıralı marangozlar vardı. Åžehrin en önemli merkezlerinden birisiydi park. Gün boyu insan eksik olmazdı. Geleni gideni, iÅŸi olanı hep oradaydı. Küçük ÅŸehrin en renkli insanları orada ömür tüketti. Åžehrin giriÅŸin de bir jandarma karakolu vardı. Yolun saÄŸ yanında birkaç merdivenle çıkılan karakolun küçük kapalı bir binası ve önünde uzun bir kutuyu andıran sevimli bir bahçesi vardı. Asker o küçük bahçede kültürfizik hareketleri baÅŸlayan sabah sporu ve küçük koÅŸularla sürdürülen eÄŸitim yapar sonra tüfeklerini çatardı. GiriÅŸte yolun altında iki katlı o eski mimari tarzda yapılan bir kaç ev vardı. Üst kısmından aÅŸağı araba yoluna inen birde patikası bulunurdu. Sonra efkâr tepesi ve orada bir lokanta kıyısında günün her saatinde mecburiyet caddesinde volta atıp gelip Çoruh’u, korzulu izleyen insanlar olurdu. İlerledikçe küçük ÅŸehrin en görkemli mekânları sırası ile bir bir yer alırdı. Bir yanda saray sineması, en üstünde açık hava yazlığı bile vardı. BitiÅŸiÄŸinde lokanta, parçacı, karşısında çantlının o dillere destan manav dükkânı ilerisinde Sümerbank karşısında birkaç dükkân berber ilerideki kavÅŸağın dik açı ile açılan sokağı çapulacılar sokağıydı. Dar bir sokaktı bir kıyısında emme basma su tulumbası kaldırımı olmayan sokağın her iki kıyısında sıralı ve birbirine bakan yarı ahÅŸap desenli küçük sevimli dükkânları içlerin de bütün gün heyecanını kaybetmeden çalışan güzel insanlarımız vardı. Cadde yukarıya doÄŸru biraz meyil alarak devam ediyordu. O eski ahÅŸap binada konuÅŸlanan PTT müdürlüÄŸünün karşısında tamamı yontularak yapılmış üç katlı balkonlu valiliÄŸin o muazzam taÅŸ binası vardı. O tarihi binaya nasıl kıydık? OlaÄŸanüstü eseri yok edip biçimsiz beton yığınları ile karşısına dikilip sözde ödül alan en kullanımlı bina kültürü ile takdim edilmesi tarihi mekânlara olan ilgisizliÄŸimizin de en açık yanını da gösteriyordu. Kaldı ki yeni bina pek çok kez tadilat görerek maliyetini sürekli artırmaktadır. TaÅŸ binanın hizasında biraz ötesinde ceviz altı o bilinen ismi ile de çakalın kahvesi vardı. Önündeki balkonu aÅŸağıya yola bakardı. Altı Artvin ekspresti. AÅŸağısında açık hava Åžan sineması vardı. Bu cadde yukarı dönemece kadar çıkar orada bir yol alt haypete biri üst haypete gider. Dönemecin üst kıyısında bir kilise vardı. Ana yol gazi ilkokulunun önünden geçer kolortanın sırtlarına ilerlerdi. Åžehir stadı dönemeci dönünce hemen üst yanındaydı. Orada pek güzel bir alan vardı. 7 Mart spor, Çoruh spor, Gençler birliÄŸi maçlarını bu statta oynardı. Maç heyecanı baÄŸrışmalar, alkış sesleri, kızılca kıyametler küçük ÅŸehri ayaÄŸa kaldırırdı. Bayramlar bu statta yapılırdı. Karşı tarafındaki bayıra yığılmış seyirci tribünü izleyicisi ile tıklım tıklım olur adeta izdiham yaÅŸanırdı. GiriÅŸte dondurmacılar, limonatacılar, boyacılar, küçük kutularını boyunlarına asarak ÅŸans çekiliÅŸi yaptıran, boÅŸ yok aÄŸabeyler diye o ince tiz, yaÅŸama sevinci ile dolu çocukların hayat dolu sesleri duyulurdu. Ah ne güzeldi o günler. Bir yığın kalabalık aynı duygudaÅŸlıkla aynı homojen yaklaşımla yaÅŸama her insan güzellik katardı. Resmigeçitlerde askerimiz geçerken ayakta izler alkışlarımızdan ellerimiz kızarırdı. Sonrası ÅŸu kazım Karabekir lisesinin bando takımı yok muydu? Hiç geri kalır tarafı yoktu, alkışlar, ıslıklar, beÄŸeni tezahürü birbirine karışırdı. Keder ve tasadan uzak mutlu günler anılarımızın en görkemli zenginlikleri orada o küçük ÅŸehirde yaÅŸandı ve bir ömür boyu sürecek kıvamda yüreÄŸimizde yer edindi. Efendim Serhad Artvin gazetemizin sokak manzaraları isimli köÅŸemizden hepinize selam ve saygılar gönderiyoruz.
Sevgi ile kalın.
Bu makale 32 kez okundu.
| 10.12.2025 | Ziyaretçi |
| Online | 68 |
| Bugün | 7440 |
| Toplam | 25128639 |